Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CHP MYK SONRASI BASIN AÇIKLAMASI

Bugün gerçekleştirilen MYK sonrasında

Bugün gerçekleştirilen MYK sonrasında CHP basın sözcüsü Deniz Yücel’in açıklamaları;

Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı İlçelerinde çıkan ancak 85 milyonun yüreğine dokunan yangınlar, buruk da olsa yaşamaya çalıştığımız bayram sevincimizi maalesef kursağımızda bıraktı…

Bu iki İlçemizin birbirine yakın köy ve mahallelerinde meydana gelen yangın nedeniyle ne yazık ki 15 vatandaşımız yaşamını yitirdi, çok sayıda vatandaşımız yangından etkilendi.

Yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Tabii, can kayıplarımız sadece insandan ibaret değil.

Yüzlerce hayvan sessiz sedasız kurtarılmayı beklerken alevler içinde telef oldu.

Her birine canımız yandı, yüreğimiz dağlandı.

Sorumlularının ivedilikle tespit edilmesini ve hak ettikleri cezaları almalarını temenni ediyoruz.

Bölge halkının yanı sıra, 85 milyon vatandaşımız acısını yaşarken birileri sosyal medyada, bölgedeki belediyelerin yangını kasıtlı söndürmediği gibi senaryolar dillendirdiler. 

Açıkçası bizim de kulaklarımızda Erdoğan’ın; “Merkezi yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse oraya hizmet gelmez” sözleri bir kez daha çınladı.

Ülkede yangın çıkıyor, iktidara mensup tek bir kişi bile üzerine alınmıyor.

Anlaşılan, devletin yangın söndürme uçaklarını, her an uçmaya hazır halde bekleyen uçan sarayları kadar tetikte tutmuyorlar.

Ülkemizin deprem, sel gibi doğal afetlere yönelik hazır bir eylem planı olmadığı gibi yangınlara yönelik de yok.

Ülkeyi yönetmek konusunda yetki aldıkları 85 milyon vatandaşımızı, her seferinde yitirdiğimiz canlarımızın acısıyla, 

Küle dönen tarlalarımızın, ekinlerimizin, bereketli topraklarımızın acısıyla baş başa bırakıyorlar.

Bu millet daha iyi bir yaşamı hak ediyor; 

Bu ülke daha iyi bir yönetimi hak ediyor. 

Değerli arkadaşlar,

9 günlük bayram tatilini geride bıraktık.

Vatandaşlarımız bu yıl da, Kurban Bayramı’nı ekonomik zorluklar içerisinde kutlamaya çalıştı. 

Ne yazık ki bu bayramda; 

Otobüs bileti alamadığı için memleketine gidemeyen, 

Evindeki ikramları küçülten, 

Torunlarına harçlık vermekte zorlanan,

Kurban kesemeyen vatandaşlarımızın sayısının, çok ama çok arttığını gördük. 

 Emekliler de, emekçiler de çok zor günler geçiriyorlar. 

Paranın alım gücü her geçen gün düşüyor. 

17 bin liralık asgari ücretle, 10 bin liralık emekli maaşıyla hayata tutunmak neredeyse imkânsız hale geldi.  

Gençlerin iş bulma ümidi tükendi. 

İnsanlarımız mutlu olmayı unuttu. 

Birleşmiş Milletler destekli yıllık, Dünya Mutluluk Raporu’na göre Türkiye Avrupa’nın en mutsuz ikinci ülkesi oldu… 

AKP iktidarı ise sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranmayı sürdürüyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bir yıldır görevde. 

Göreve geldiği günden bu yana çalışanların kazanılmış haklarına göz dikmek dışında ekonomiyi düze çıkaracak, halka rahat bir nefes aldıracak tek bir adım atmadı. 

Saray’ın “itibardan tasarruf olmaz” anlayışıyla yaptığı hesapsız harcamalara ses çıkarılmadı. 

Yav neyin itibarı kardeşim!

Senin vatandaşın aç aç!

Senin emeklin hayatta kalma mücadelesi veriyor!

Senin gençlerin gelecekten umutsuz, 

Senin 9.5 milyon işsizin var!

Sen itibar sahibi olacaksın diye, gösteriş yapacaksın diye, 85 milyonun hakkıyla, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla hava atacaksın diye, benim vatandaşım açlık, yokluk, yoksulluk çekecek ha!

Yok öyle!

Bu düzen değişecek!

Diyanet İşleri Başkanı resmen lüks otomobil koleksiyonu yapıyor. 

Diyanet 5 yıldızlı otellerde etkinlikler düzenlenmeye devam ediyor. 

Diyanet İşleri Başkanlığı 2024 yılının ilk 5 ayında 39 milyar lira para harcadı. 

Basında çıkan haberlere göre bu paranın büyük bir kısmı, lüks makam araçlarına ve beş yıldızlı otel toplantılarına ve başkanlığa harcanmış.

Yani Diyanet, 5 ayda 2 milyon 312 bin asgari ücretlinin maaşına eşit bir harcama yaptı.

AKP milletvekilleri ıstakozlu masalarıyla, pahalı saatleriyle millete hava atıyor,  

Bakanlar devletin uçaklarını kendi özel işlerinde kullanıyorlar,

Bunlardan tasarruf yapamayan Mehmet Şimşek, memurların servisinden, fazla mesai ücretinden, lojmanından kesinti yaparak ekonomiyi düzeltebileceğini zannediyor.

Mehmet Şimşek bu etkisiz önlemlerle aklı sıra ekonomiyi düzeltmeye çalışırken, Türkiye Futbol Federasyonu, Almanya’da gerçekleştirilen EURO 2024 davetlileri için 3 milyon Euro para harcıyor. 

Meğer İngiltere’den de, Fransa’dan da, İsviçre’den de daha zenginmişiz. 

İngiltere’nin futbol federasyonu sadece takım kafilesinin masraflarını karşıladı. 

Fransa kafile dışında 27 kişiyi, İsviçre de 14 davetliyi götürdü Almanya’ya…

Türkiye Futbol Federasyonu ise 197 kişiyi… 

İngiltere hiç kimseyi götürmezken, Türkiye ise 197 kişiyi götürebilecek bütçeye sahip!

Ki bu, federasyonun açıkladığı sayı, bunun 600 kişiye kadar çıktığını söyleyen birçok yetkili var. 

Daha garibi bunların bir kısmı sponsorlardan seçilmiş. 

Yani TFF sponsorlara sponsor olmuş.

Yazık… 

Tasarruf için attığınız bu adımları ibretle izliyoruz.

Ekonomideki bu kötü gidişe dur demek, emeklilerin, asgari ücretlilerin omuzlarındaki yükü hafifletebilmek için Hazine ve Maliye Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Yalçın Karatepe bugün Mehmet Şimşek’le bir görüşme yaptı. 

Bu görüşmede, Sayın Yalçın Karatepe, kendisinin de açıkladığı gibi Cumhuriyet Halk Partisi olarak ekonomi alanında yaşanan sorunları 4 ana başlıkta Sayın Mehmet Şimşek’e iletti…

Asgari ücrette ve emekli maaşlarında artış yapılmasının zorunlu olduğu, vergide adaletin sağlanmasının da bir zorunluluk olduğu ve çiftçiye, üreticiye verilmesi gereken tarımsal desteklerin arttırılmasının ulusal güvenlik meselesi olduğu, gerekçeleriyle birlikte Sayın Karatepe tarafından, Sayın Şimşek’e aktarıldı. 

Şu anda en çok ezilen kesim olan emeklilerle ilgili, emekli maaşlarına sadece enflasyon oranında artış yapılmasının yeterli olmadığı, bunun yanında refah payı verilmesi gerektiği ve en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılması gerektiğini vurguladı.  

Şunu bir kez daha vurgulamakta fayda görüyorum;

Biz iktidarın milletimize yaşattığı ekonomik sıkıntıların sorumluluğuna ortak olacak değiliz.

Biz bu görüşmeyi AKP iktidarının yarattığı enkaza ortak olmak için değil, tam aksine AKP’nin yanlış ekonomi politikalarının bedelini ödeyen, dar gelirli vatandaş olmasın diye yaptık.

Ve Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, Hazine ve Maliye Bakanlığından Sorumlu Gölge Bakanımız Sayın Yalçın Karatepe’nin de yaptığı basın toplantısında ifade ettiği gibi;

AKP’nin yanlış ekonomi politikalarının acı reçetesini vatandaşa çıkaran anlayışlarında bir değişiklik yapma iradesi olmadığını gördük.

Hal böyleyken,

Enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilen milyonlar, yanlış vergi politikaları ile daha da büyük bir çıkmazın içine itiliyor…

İktidar, tasarrufu toplumun dar gelirli kesiminden beklerken bir yandan da yine dar gelirli vatandaşlarımızı adaletsiz bir vergi sistemiyle kıskaca almakta hiçbir sakınca görmüyor…

Bakın iktidarın koruması altındaki şirketlere sürekli vergi muafiyeti getirilirken, moto kuryelerin vergi yükünü artırmak gibi saçma sapan öneriler getiriliyor…

Ne üzücüdür ki aynı iktidar, moto kuryelerin can güvenliğini sağlamak, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini arttırmak konusunda bu kadar istekli değildi

Neymiş bahşişlerden de vergi alınacakmış…

Bir başka saçmalık da yurtdışı çıkış harcındaki anormal artış miktarı….

Seyahat hakkına darbe vuracak biçimde, yurt dışı çıkış harcını 10 kat arttırmak nedir?

Bunun adı “harç” değil “haraçtır”

Bu akla ziyan öneriler, sadece vatandaşı daha da zora sokar…

Değerli vatandaşlarımız, sayın basın mensupları,

Ekonomi kadar önem verdiğimiz diğer bir konu da eğitim…

Millî Eğitim Bakanlığı koltuğunda, maalesef bir yıldır; 

“Atatürkçü düşünce karşıtı, aklı ve bilimi, fenni reddeden, eğitimi çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre değil tarikatlara göre şekillendiren, Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşma gayretinde ve çabasında olan bir kişi oturuyor.   

Bu kişi, o koltuğu kesinlikle hak etmiyor… 

Bu adamın her davranışı, her konuşması, her adımı faul…

Çocuklarımızın geleceğini bu şahsa teslim etmek demek, ülkemizin ve milletimizin bekasını tehlikeye atmak demek. 

Göreve geldi, ÇEDES denilen ucube projeyi başlattı. 

Sınıfa mezar maketi koydurdu, 

Gelişim çağındaki çocukların üzerine kefen örttürdü.

Çocuklarımızı, Menemen’de Asteğmen Kubilay’ı katleden alçakların “sözde türbesine” götürüldü.

Camide palyaçolu etkinlik düzenlendi.  

Bu zat, “adından içeriğine” her şeyiyle “berbat” bir müfredat hazırladı.

Akıldan, bilimden, çağdaşlıktan, evrensel değerlerden, Atatürk’ün gösterdiği aydınlık yoldan sapmak için her yolu deneyeceğini her fırsatta gösterdi. 

Bu zihniyet, mezuniyet törenlerini bile evlatlarımıza zehir etti.

Kız çocuklarımızın kıyafetlerine müdahale ettiler. 

Bu zat göreve geldiği günden bu yana toplumun tepkilerine hep kulak tıkadı… 

Bayramda ise sınırı iyice aştı. 

Öğretmenlerimize “fonlanan grup” deme cüretini gösterdi. 

Milli eğitime ayırılan kaynakları tarikatlara peşkeş çekmekten utanmayan bu kişi, öğretmenlerin emeğini hiçe saydı.   

Tarikatları fonlayan bu kişi, öğretmenlik mesleği gibi kutsal ve kamusal bir görevi “fonlama” diye nitelendirecek kadar hadsiz, insafsız, izansız. 

Bu zatın bir saniye bile o koltukta oturması çocuklarımızın, gençlerimizin ve ülkemizin geleceği açısından tehlike ve tehdit oluşturmaktadır. 

Buradan bir kez daha uyarıyoruz!

Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımız, 

Evlatlarının gelişim ve öğrenim sürecinden kaygı duyan velilerimiz,  

Kutsal bir meslek için emek harcayan öğretmenlerimiz, 

Atanmayı bekleyen binlerce öğretmen adayımız, 

Bu eziyetten bir önce kurtarılmalıdır!

Bu zat derhal görevden alınmalıdır. 

Köy Enstitülerini kuran Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç gibi isimlerden, tarikat sevdalısı Yusuf Tekinlere…

Türk Milli Eğitim sisteminin ışığını böyle söndürdüler.

Sözü geçmişken, Köy Enstitülerini hayata geçiren iki efsane ismi,

Milli Eğitim eski Bakanımız Hasan Âli Yücel ‘i,

Ve bugün ölüm yıldönümü olan, dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyorum. 

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Timur Soykan ve Murat Ağırel…

Son yıllarda yaptıkları haberlerle, ortaya çıkardıkları gerçeklerle Uğur Mumcu’ların, Abdi İpekçi’lerin yolundan yürüyen, hepimizin okumaktan, izlemekten, tanımaktan mutluluk duyduğu isimler…  

Özellikle Sinan Ateş cinayetiyle ilgili yaptıkları haberler nedeniyle açıkça hedef gösteriliyorlar. 

Gazetecilerin görevi; toplumu yakından ilgilendiren olayları, eğer varsa bu olayların arkasındaki kirli ilişkileri aydınlatmak ve kamuoyunu bilgilendirmektir. 

Sinan Ateş cinayeti de böyle bir olaydır. 

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Timur Soykan ve Murat Ağırel gibi mesleğini gazetecilik ilkelerine göre icra eden tüm gazetecilerin yanındayız. 

Basın özgürlüğünü tartışmayız, tartıştırmayız.  

Daha önce de söyledik, bu gazetecilerin başına gelecek her türlü olumsuzluktan onları hedef gösteren siyasetçiler sorumlu olacaktır.

Sözlerimi noktalamadan önce iki konuya daha değineceğim. 

31 Mart Yerel seçimlerinde Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde CHP’den belediye meclis üyesi adayı olan Şerafettin Bahadır’ı siyasi hazımsızlıklarından dolayı darp edenleri de unutmadık!

Seçim sonucunu hazmedemeyip, seçimi haksız yere tekrar ettiren anlayış, bu kez de suçsuz günahsız bir insana, kızının yanında, savunmasızken, sopalarla saldırıp kurşun sıktı!

5 kişi bir araya gelip de, pusu kurup savunmasız bir kişiye silahlarla saldırmak düpedüz namertliktir.

Yapan da, yaptıran da alçaktır!

İki aydır tehditleri devam eden kabadayılara, Şerafettin Bahadır için ve büyük bir travmaya maruz kalan kızı için hukuk önünde hesabı sorulacaktır.

Son olarak,

Ekonomik krizin en can yakıcı halinin ile yaşandığı bu günlerde, tarafımız elbette emekten ve emekçiden yana…

Ezilen, hor görülen, mağdur olan kim varsa, sesi, soluğu çığlığı olmaya devam edeceğiz…

Bu nedenle Yerel seçimlerden sonra bugüne kadar Atanmayan öğretmenler ve mülakat mağdurları, Emekliler, Çay üreticileri ve Buğday üreticileri için düzenlediğimiz mitinglerden sonra 

30 Haziran’da Kocaeli’nde “Emek Mitingi” düzenliyoruz…

Asgari ücretle yaşam savaşı verenleri,

Hayat pahalılığı altında ezilenleri, 

Yıllarca bu ülkenin ekonomisine katkı koyan emekçileri,

Ve onların yaşadığı bu zulmü yüreklerinde hisseden herkesi 30 Haziran’da Kocaeli Gebze’de bizlerle birlikte olmaya çağırıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.