Açıklamada “çocuk cinayetlerini araştırmaya neden ‘HAYIR’ dediğinizi de, Yarattığınız toplumsal
çürümenin sebebini de anlıyor; Leyla’yı, Rabia Naz’ı, Oğuz Arda’yı, Müslüme’yi ve sorumlusu
olduğunuz binlerce çocuğun kaybını neden unutturmaya çalıştığınızı da biliyoruz” sözlerine yer
verildi. Açıklamanın tamamında ise şu ifadeler yer aldı;
İktidar; 22 yıllık acının hesabını vermek yerine ‘hayret bir şey anlayamıyorum’ demiştir!
Bugün, 1989 yılından bu yana BM tarafından kabul edilen 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.
Bugünün amacı; dünyanın her yerinde yaşamını zor koşullar altında geçiren, yaşam mücadelesi
veren, yoksulluk içinde yaşayan çocukları korumak ve sefaletin, savaşın hüküm sürdüğü
coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukların koşullarını iyileştirmektir. Türkiye ise 1990
yılında ‘Çocuk Hakları Sözleşmesini’ kabul etmiş ve sözleşme uluslararası bağlayıcılık kazanmıştır.
Ancak bu sözleşme de tıpkı diğer sözleşmeler gibi Türkiye’nin uluslararası bağlayıcılığının olduğu
fakat ‘gelir, geçer’ olarak görülen sözleşmelerden biri olarak rafa kaldırılmıştır.
Rafa kaldırılmıştır diyoruz, çünkü ne 2011 yılında yürürlüğe koyulan ‘Çocukların Cinsel Suistimal ve
Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ olan Lanzarote, ne “6284
varken İstanbul Sözleşmesine ne gerek var?” dedikleri 6284, ne de bizleri bugün açıklama
yapmamız için buraya toplayan günün bağlayıcı sözleşmesi olan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin
gereklilikleri uygulanıyor. Gereklilikler uygulanmazken bizler bir avuç toprağın üstüne atıldığı
çocukların yasını tutuyor, olay yeri haline getirdikleri bebek kuvözleri için mahkeme salonlarında
adalet arıyoruz.
Ancak geldiğimiz noktada adalet birilerinin elinde oyuncağa dönüşmüş, çocuk
hakları, insan hakları ayaklar altına alınmış, imzacı oldukları bağlayıcı sözleşmelere de tıpkı meclis
önergelerine dedikleri gibi ‘HAYIR’ denmiş, ülke acı içindeyken kendileri için her türlü imkanı
kullananlar; 5 çocuğu 18 kez ziyaret etmelerine rağmen alevlere mahkum etmiştir. Halkın feryadı
da isyanı da sarayın kapısından içeri girememiştir.
İnsanlarımız binlerce çocuğun kaybını unutturmaya çalıştığınızı anlıyor
Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; kaybolan çocukların verisini paylaşmaya tenezzül etmezken,
sorumlusu olduğu çocuk istismarlarını ve çocuk katliamlarını ‘kınamaktan’ başka bir şey
yapmazken, kahkahalarla çocuk istismarlarını araştırmayı reddetmiştir.
Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; 22 yıllık acının hesabını vermek yerine ‘hayret bir şey
anlayamıyorum’ demiştir. İnanın bizler de hayret ediyoruz. Ancak biz anlıyoruz. Ahmak dediğiniz bu
ülkenin her ferdi anlıyor. Sizin neden anlamadığınızı da, çocuk cinayetlerini araştırmaya neden
‘HAYIR’ dediğinizi de, Yarattığınız toplumsal çürümenin sebebini de anlıyor; Leyla’yı, Rabia Naz’ı,
Oğuz Arda’yı, Müslüme’yi ve sorumlusu olduğunuz binlerce çocuğun kaybını neden unutturmaya
çalıştığınızı da anlıyor.
Ülkeyi içinde bıraktığınız yangını görüp suskunluğunuzla İSTİFA EDİN!
Gelelim iktidarın günlerdir sessizliğini koruyan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına. 5 çocuğun
yangında hayatını kaybettiği gün mecliste nöbetçi Bakandınız. Bu acı durum hakkında tek bir
açıklama yapmayıp, makamınıza ziyarete gelen milletvekillerinizi ağırladığınız görseller paylaştınız.
Siz, ünvanınız olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ifadesinin neresindesiniz? Ne Aile’de ne de
Sosyal Hizmette değilsiniz! Olaydan 1 gün sonra ‘Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye’ başlığı
altında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun ‘İLK’ toplantısını
gerçekleştirdiniz. Siz göreve geleli neredeyse 18 ay oldu ve aileyi korumak da, güçlendirmek de
şimdi mi aklınıza geldi?
Sayın Özdemir; artık ne aile var, ne toplum, ne de güçlü bir ülke. Bebekler kuvözde öldürüldü,
çocuklar yanarak öldü, genç bir kız annesinin gözü önünde vahşice katledildi, küçücük bir çocuğun
bedeni küçücük bir köyde 19 gün sonra bulundu, Leyla’ya kıyanların tek bir tanesi bile tutuklu değil
ve siz tek bir açıklama yapmadan 18 ay sonra ilk kez toplantı yapıyorsunuz. Siz ülke yangın
içindeyken hala tek kelime etmeden Yenidoğan çetesi davasından 1 gün önce Çeşme 7. Olağan İlçe
Kongrenizde gülerek poz veriyorsunuz. AKEPE umudun, icraatın, geleceğin adıdır diyorsunuz.
Sayın Özdemir, siz icraat derken, 18 kere gittiğinizi iddia ettiğiniz ancak tek bir icraatta
bulunmadığınız o evde 5 çocuk YANARAK (!) hayatını kaybetti. Siz gelecek derken geleceği çalınan
onlarca bebek kuvözdeyken öldürüldü. Çıkmışsınız milyonlarca insanın aklıyla dalga geçercesine
hala umut diyorsunuz. Günler sonra İzmir’e gidip yanarak ölen 5 çocuğumuz hakkında tek bir
açıklama yapmazken, çıkıp “kapsayıcı sosyal politikalarla hizmet sunmaya devam edeceğiz”
diyorsunuz. Siz hangi sosyal politikadan, hangi hizmetten bahsediyorsunuz?
Bizler 18 Kasım’da Bakırköy Adliyesinde bebek katillerinden hesap sorarken, siz bir Aile Bakanı
olarak nasıl tek kelime etmiyorsunuz?
Sayın Özdemir,
Günler önce, sessizliğinizi ya sorularımıza ithafen bozup istifa etmenizi ya da suskunluğunuzla istifa
etmenizi söylemiştik. Suskunluğunuzu korudunuz ancak istifa etmediniz. Şimdi sorularımızı da
tekrar soruyoruz, istifanızı da tekrar talep ediyoruz.
Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yayınladığı 2024 Bütçe
Teklifi raporlarından elde ettiğimiz, yani sizlerin verilerine ilişkin sorularımızı makamınızda misafir
ağırlamaktan ve ilçe kongrelerine gitmekten fırsat bulup cevaplayacağınızı ümit ediyoruz! İlk
olarak, OECD verilerine göre Türkiye’deki 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içindeyken Bakanlığın
‘Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması’ programında sosyal ve ekonomik destek ile ailesi
yanında desteklenen çocuk sayısı nasıl 170 bin olmaktadır?
Nasılın cevabını bütün ülke yanarak
hayatını kaybeden 5 çocuğumuz ile aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? İkincisi, TÜİK’e göre
Türkiye’deki kadın işsizlik oranı %12,4 iken, Bakanlığın yoksullukla mücadele etmek adına ‘işe
başlama yardımından yararlanan kişi sayısı’ nasıl 120 olmaktadır? Nasılın cevabını bütün ülke kâğıt
toplamak zorunda kalan bir annenin çocuklarını kaybetmesi üzerine ‘yaşam tarzı’ ile suçlanması
bahane edilerek aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Üçüncüsü, 2023 yılında Bakanlığın başlangıç
ödeneği 150 milyona yakın bir para iken bunun sadece 98.758 milyonu kullanılmış. 2024 yılında ise
334 milyon bütçe teklifinde bulunmuşsunuz. Biz, bu 99 milyona yakın ödeneğin ne kadarının
tahtalarla kaplanmış bir evde 5 çocuğunu büyütmeye çalışan bir aileye kullanıldığını onların içler
acısı sonunda gördük. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Siz bu aile hayatını kaybetmeden önce
neredeydiniz? Bu aile 334 milyonun neresinde, siz neresindesiniz? Bahsi geçen 119 bin Türk lirası ne
için ve hangi zaman aralığında ödendi?
Ya suskunluğunuzu sorularımıza ithafen bozup istifa edin ya da ülkeyi içinde bıraktığınız yangını
görüp suskunluğunuzla İSTİFA EDİN!