Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Hava Durumu Gazeteler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İTB Şubat Meclisinde konu firmalar neden Türkiye’den kaçıyor

Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde gerçekleştirilen mecliste Şubat ayı faaliyet raporu meclis üyelerine sunuldu.

Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde gerçekleştirilen mecliste Şubat ayı

İzmir Ticaret Borsası Şubat ayı meclisinde konuşan İTB Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, “ Üretimin sürdürülebilirliği için prim miktarının maliyet artışlarını telafi edecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.  İkincisi; son yıllarda enerji, işçilik ve finansman maliyetlerindeki artışlar tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir.  Çok sayıda firma üretimini, başta Mısır olmak üzere başka ülkelere taşıdı” dedi.

Meclis gündemi üyelere sunuldu

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Şubat ayı meclis toplantısı İzmir Ticaret Odası’nda yapıldı. Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde gerçekleştirilen mecliste Şubat ayı faaliyet raporu meclis üyelerine sunuldu.

İTB Şubat Meclisinde konu firmalar neden Türkiye'den kaçıyor

TUNCER: 528 PROJEDE BİNLERCE KİŞİYE İSTİHDAM
Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, mecliste yaptığı konuşmada “Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programının’ bu yıl 16. ez ilan edildiğinin bilgisini paylaşmak isterim. Kısa adıyla KKYDP programı, 2006-2025 yılları arasında İzmir’e 605 milyon TL yatırım sağladı. Bu süreçte, Bakanlığımızın nakdi desteği 285 milyon lirayı aştı.  Program kapsamında ilimizde tamamlanan 528 projede 5 bin 43 kişiye istihdam sağlandı.  Diğer taraftan biliyorsunuz, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanından oluşan IPARD destekleri artık İzmir’i de kapsamakta. 

Tarımsal yatırımların artmasında ve sektörün büyümesinde kritik bir role sahip olan KKYDP ve IPARD destekleriyle yeni yatırımlar yapabilir, mevcut işletmelerimizi büyütebilir veya yenileyebiliriz.  Bu önemli fırsatları iyi değerlendirmeli ve yatırım planlarımızda mutlaka desteklemelerden faydalanmalıyız” ifadelerini kullandı.

DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ’NDE VERİLER AÇIKLANACAK
Tuncer, tarımın gelecek 10 yılının planlandığı 4. Tarım ve Orman Şurası çalışmaları yürütülmekte olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:
Sayın cumhurbaşkanımız mayıs ayında, Dünya Çiftçiler Günü’nde sonuç bildirgesini açıklayacak. 

Sektörün uzun vadeli stratejilerinin belirlenmesi açısından büyük önem taşıyan Şura’nın temel hedefleri arasında;
–  Çiftçinin örgütlenmesi, 
– Toprak ve su kaynakları ile biyo-çeşitliliğin korunması, 
– Tarımsal piyasaların düzenlenmesi,
– Ve uluslararası rekabet gücünün artırılması gibi hedefler yer alıyor. 

Bakanlığın şura çalışmalarında borsamızı temsilen genel sekreterliğimiz ve arge müdürlüğümüzden de yetkili personellerimiz yer alıyor ve önemli katkılar sunuyor. 
Sonuçların, oluşturulacak politikaların ve eylem planlarının milli ekonomimize ve tarım sektörüne hayırlı olmasını temenni ediyorum.”

İTB Şubat Meclisinde konu firmalar neden Türkiye'den kaçıyor

“SAYISAL OLARAK GÜÇLÜ ETKİN OLMA AÇISINDAN ZAYIFIZ”
Tuncer, çok sayıda kooperatifin, birliğin e ziraat odalarının olduğuna dikkat çekerek etkinliğin zayıf olmasına vurgu yaptı. Tuncer, “Uluslararası piyasalarda adil ticaret politikalarının oluşturulabilmesi için ikili ilişkilerin gücüne önem vermeliyiz. Ülkemizin çıkarlarını korumak, politikaları lehimize göre şekillendirmek ve siyasi karar alma süreçlerini etkilemek için güçlü bir lobiye ve tarım diplomasisi becerisine sahip olmamız gerek. Potansiyelimiz yüksek. Ülkemizde faaliyet gösteren sadece kooperatifler, birlikler ve ziraat odalarının sayısı 13 binden fazla ve bunlara üye veya ortak kişi sayısı 10 milyondan fazla. Ancak, görüyoruz ki sayısal olarak güçlü, etkin olma açısından ise zayıf bir örgütlenme varlığımız söz konusu. Umuyorum ki 4. Şura sonuçlarından biri de güçlü bir tarımsal lobi stratejisinin belirlenmesi olacaktır” dedi.

“SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM İÇİN İSTİKRARLI FİYATLAR OLMALI”
Tarımsal girdi fiyat endeksinde yıllık değişimin en yüksek olduğu grubun yüzde 52 ile tohum ve dikim materyalinde olduğunu belirten Tuncer, Türkiye istatistik kurumunun düzenli olarak yayınladığı tarımsal girdi fiyat endeksi on iki aylık ortalamaya göre son bir yılda yüzde 41 oranında artış kaydetti.  Yıllık değişimin en yüksek olduğu alt grup, yüzde 52’lik artışla tohum ve dikim materyali iken, en düşük yıllık değişim yüzde 21 ile gübre ve toprak geliştiriciler oldu.  Girdi yoğun bir sektör olan tarımda ilaç, gübre ve enerji gibi temel faktörlerin fiyatlarının düşüşte olması umut verici. Ancak, sürdürülebilir üretim için gerekli olan en önemli şeyin istikrarlı fiyatlar olduğunu da unutmamak gerekir” şeklinde konuştu.

Dsc 8249

UÇAK: EN KARANLIK, BİLİNMEZ DÖNEMDEYİZ
İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak Meclis konuşmasında küresel gündeme değinerek “Uygulanan politikaların tarihe “Trumpizm” diye geçmesi muhtemel, dikkat çekici bir dönemin içindeyiz. Bir yandan yapay zekâ devriminin dünyanın ve insanlığın geleceğine etkilerini yaşıyoruz, diğer yandan Ortaçağ’daki gibi toprak ilhaklarını, hegemon davranışları izliyoruz.

Esasen baktığımız zaman insanlık, belki de tarihteki en zengin veri setine sahip ama bir o kadar da yaşlı dünyanın en karanlık, en bilinmez, en öngörülemez dönemlerinden birinin içindeyiz. Adeta küresel kurumların işlevsizleştiği, kural hakimiyetinin kaybolduğu, kutupların yeniden tanımlandığı distopik bir geleceğin kürek mahkumları gibiyiz. Tarih, bu tür dönemlerde demokrasiye ve hukuka bağlı kalan; Evrensel değerlere sahip çıkıp haklının yanında saf tutan; köklerinden ve değerlerinden güç alıp ortak anlayışla hareket edebilen ülkelerin kazançlı çıktığının örnekleriyle dolu. 

“TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA FIRSATLAR VAR”
Bu kaotik ortamda, bizim önümüzde de hızlı reform adımlarıyla bütün yapısal sorunlarımızı geride bırakıp güçlü bir hikâye yazma sorumluluğu duruyor.  Birkaç yıldır tüm kesimlerin fedakarlığıyla çıkmaya çabaladığımız patinajdan, hızlıca koşar noktaya gelmemiz gerekiyor. Bunun için enflasyondan yüksek faize, değerli kur rejiminden yüksek vergilere kadar, bizi bağlayan ne kadar engel varsa, dengeleri bozmadan bir an önce gerekli adımları atmamız elzem görünüyor. Türkiye ekonomisi için dünyanın dört bir yanında fırsatlar var” dedi.

“DIŞ TİCARETİMİZİN ARTTIĞI DÖNEM BÜYÜME ORANIMIZIN ARTTIĞI DÖNEM”
Uçak, sözlerine şöyle devam etti:

“Ülkemizin dış ticareti ile ekonomik büyümesi arasında doğru orantılı bir korelasyon söz konusu. Daha net bir ifade ile dış ticaretimizin arttığı dönemler aynı zamanda büyüme oranlarımızın da yükseldiği dönemlerdir.  Dolayısıyla ihracatımızın artırılması en önemli ekonomik hedeflerimizden birisi olmak zorundadır. Bugün özellikle kendi faaliyet alanımız olan tarım ve gıda perspektifinden ülkemizin 2024 yılı dış ticaret verilerini de kısaca değerlendirmek istiyorum.

“TARIM VE GIDADA DIŞ TİCARET FAZLASI VERDİK”
Genel Ticaret Sistemi verilerine göre 2024 yılında toplam ihracatımız 262 milyar dolar, ithalatımız 344 milyar dolar, dış ticaret açığımız ise 82 milyar dolar oldu. 
Tarım ve gıda sektörünü değerlendirdiğimizde ise ihracatımız 33 milyar dolar, ithalatımız 23,9 milyar dolar; dış ticaret fazlamız ise yaklaşık 9,1 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.  Dış ticaret fazlası verdiğimiz tarım ve gıdada, aynı zamanda küresel piyasalarda mukayeseli üstünlüğe de sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. 

“TARIM VE GIDA İHRACATINDA ÖNCÜ ŞEHİR İZMİR”
İzmir olarak tarım ve gıda ihracatında ülkemizin öncü şehirlerinden birisiyiz. 2024 yılında 4,4 milyar dolar tarım ve gıda ürünü ihraç etmişiz ve ülke toplamındaki payımız yüzde 13,4. İthalatımız ise 2,6 milyar dolar, toplam ithalattaki payımız ise yüzde 10,9. Ülke olarak ihracatımızda ilk üç kalem sırasıyla; yüzde 21,8 ile işlenmiş sebze ve meyveler, yüzde10,4 ile bitkisel ve hayvansal yağlar ve yüzde 8,4 ile tahıl, baklagil ve yağlı tohumlu bitkilerden oluşuyor. İthalatta ise en önemli ürünlerin başında, tahıl, baklagil ve yağlı tohumlu bitkiler, bitkisel ve hayvansal yağlar ve lifli bitkiler yani pamuk bulunuyor.

İzmir olarak en fazla ihraç ettiğimiz ürünler; toplam yüzde 62 pay ile sırasıyla işlenmiş sebze ve meyveler, tütün ve tütün ürünleri, bitkisel ve hayvansal yağlardır.  İlimizden yapılan ihracatta son yılların yükselen sektörlerinden birisi olan su ürünleri grubu ise 402 milyon dolar ile dördüncü sırada yer alıyor.  Limanımız, üretim imkanlarımız ve pazarlama tecrübemizi kullanarak tarım ve gıda ihracatımızı hem miktar hem de ülke toplamından aldığımız pay olarak artırmak için İzmir’deki tüm paydaşlar ile birlikte çalışmaya devam etmemiz gerektiğine inanıyorum.”

“PAMUK ÜRETİCİ SON ÜÇ SEZONDUR PARA KAZANAMIYOR”
Ulusal Pamuk Konseyi tarafından gerçekleştirilen Ulusal Pamuk Zirvesi’nin yedincisi gerçekleşti. Zirve hakkında konuşan Uçak, “33 milyar dolar ihracat gerçekleştiren tekstil ve konfeksiyon ihracatımızın da temel hammaddesi.  Sektör paydaşları olarak pamuğun üretimi, ticareti ve tüketimi konularını zirvede detaylı bir şekilde değerlendirdik.  Bir kez daha ortaya çıktı ki diğer tüm ürünlerimizde olduğu gibi pamuk içinde “sürdürülebilir üretim ve ticaret” günümüzün en önemli konularının başında geliyor.  Zirvede yapılan değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkan hususları kısaca sizlerle de paylaşmak istiyorum. 

Birincisi, pamuk üreticimiz maalesef son üç sezondur para kazanamıyor. Çiğitli pamuk ortalama fiyatı; 2022 yılında 15,7 lira, 2023 yılında 19,1 lira ve içinde bulunduğumuz sezonda ise 23,1 lira oldu. Son üç sezonda tarımsal girdi fiyat endeksinin yüzde 135 arttığı, prim miktarının ise değişmeden 1,6 lira olarak kaldığı düşündüğünde pamuk üreticimizin durumu net olarak ortaya çıkmaktadır.  Bu nedenle üretimin sürdürülebilirliği için prim miktarının maliyet artışlarını telafi edecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.  İkincisi; son yıllarda enerji, işçilik ve finansman maliyetlerindeki artışlar tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir.  Bu dönemde sektörde çok sayıda firma üretimini, başta Mısır olmak üzere başka ülkelere taşıdı.

“1-2 YILDIR PAMUK İHRACATINDA ARTIŞ YOK”
Son 1-2 yıldır ihracatta artış yaşanmaması ve sektörün istihdamının 250-300 bin kişi azalması da yaşanan sıkıntıların bir göstergesi.  Bu nedenle tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün rekabet gücünün tekrar kazandırılmasına yönelik önlemleri zaman kaybetmeden hayata geçirmeliyiz.  Üçüncüsü; tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün rekabet güçlerinden birisi önemli bir pamuk üreticisi olmamızdan kaynaklanıyor” 

Ancak, sanayimizin ihtiyacı olan kaliteli hammadde için pamuğun hem üretim aşamasındaki hem de işlenme aşamasındaki standartlarını yükseltmek zorundayız. 
Bu amaçla tohumdan hasada kadar üretim süreçlerimizi iyileştirmeli, aynı zamanda çırçır işletmelerimizin çalışma koşullarını yeniden düzenlemeliyiz.

Dördüncüsü; sürdürülebilir pamuk üretimi hem rekabet açısından hem de ekosistemimizi korumak açısından büyük önem taşıyor.  Organik, iyi tarım uygulamaları, BCI ve onarıcı tarım sistemleri gibi her türlü sürdürülebilir pamuk üretimini artırmak için destekleme mekanizmalarını hayata geçirmeliyiz.  Bu desteklerin nihai ürüne kadar devam edebilmesi için sadece ülkemiz pamuklarına ait bir standart olan “GMO FREE TurkishCotton” belgelendirmesinin bir ön koşul olmasının uygun olacağını düşünüyoruz.

Beşincisi ise özellikle Avrupa’da doğal elyaflar ile sentetik elyaflar arasında hangisinin daha sürdürülebilir olduğuna ilişkin önemli bir rekabet söz konusu.  Ülkemizin tekstil ve konfeksiyon sektöründeki rekabet avantajının daha çok doğal elyaflardan yana olduğunu düşünürsek, Avrupa’daki doğal elyaf ve sentetik elyaf karşılaştırmalarında daha aktif rol almalı, görüş ve tezlerimizi daha güçlü bir şekilde ortaya koymalıyız.