Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Hava Durumu Gazeteler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İzmir’de deprem sonrası kentsel dönüşüm ve halkın mağduriyeti

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki deprem,

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki deprem, kentte büyük bir yıkıma yol açmış ve bir kez daha depremin ne kadar yakın bir tehdit olduğunu gözler önüne sermişti. Depremde ciddi şekilde zarar gören Bayraklı ve Karşıyaka gibi ilçelerde, evlerini kaybeden vatandaşlar için en büyük çözüm yolu olarak kentsel dönüşüm süreci öne çıktı. Ancak, bu süreçte yapılan emsal artışı düzenlemeleri, beraberinde önemli tartışmalar ve mağduriyetler getirdi.

Depremden sonra ağır hasar gören binaların yeniden inşa edilmesi, İzmir için en öncelikli konulardan biri haline geldi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve yerel yönetimler, kentsel dönüşümle birlikte eski yapıları yeniden inşa etmeyi, bu binalarda yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamayı hedefledi. Ancak, bu dönüşüm sürecine yönelik atılan adımların bazıları, özellikle emsal artışı gibi düzenlemeler, tartışmalara yol açtı. 2020 depreminden sonra, Bayraklı gibi bölgelerde parsel bazlı yüzde 20, ada bazlı ise yüzde 30 emsal artışı kararı alındı. Bu düzenlemeler, önceki imar planlarıyla karşılaştırıldığında, yapının inşaat alanını artış yüzdeliği ölçüsünde artırıyordu. Ancak, bu artışın temelde amacı, dönüşüm sürecindeki maliyetleri dengelemek ve projelerin ekonomik olarak sürdürülebilir olmasını sağlamak olsa da, maalesef bu artışın şehre olan etkileri göz ardı edildiği konusu gündeme geldi.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin almış olduğu emsal artışı kararları, TMMOB’ye bağlı çeşitli meslek odaları tarafından yargıya taşındı. Bu odalar, artışın kent bütününe ve mevcut altyapıya olumsuz etkileri olacağını savunarak hukuki süreç başlattı. Geçtiğimiz aylarda İzmir 2. İdare Mahkemesi, emsal artışı kararlarını iptal etti. Mahkeme, yapılan düzenlemenin teknik altyapı ve sosyal ihtiyaçlara uygun olmadığına, ayrıca yapılan artışların şehrin bütününe yönelik bir planlama olmaksızın gerçekleştirildiğine karar verdi.

Emsal artışı kararının iptal edilmesi, İzmir’de kentsel dönüşüm sürecinde mağduriyet yaşayan vatandaşlar için yeni bir belirsizlik yarattı. Özellikle, deprem sonrası evlerini kaybeden ve yeniden evlerini yaptırma hayali kuran birçok vatandaş, dönüşüm sürecinde karşılaştıkları maddi zorluklar ve bürokratik engellerle mücadele etmek zorunda kaldı.

Emsal artışının iptali, inşaat sektöründeki maliyetleri yükseltmiş, bu da vatandaşların yeni evlerine kavuşma sürecini daha da uzatmıştır. İlgili mahallelerdeki eski binalar yerlerine yapılacak projeler için yatırımcılar da artan maliyetler nedeniyle daha temkinli yaklaşmaktadır. Kentsel dönüşüm süreci sadece müteahhitleri değil, aynı zamanda ev kurtarmayı bekleyen vatandaşları da olumsuz etkilemiş, hayal kırıklığına yol açmıştır.

Emsal artışı kararlarının iptal edilmesinin ardında yatan bir diğer önemli sebep de, artışla birlikte bölgenin altyapı ihtiyaçlarının karşılanmamış olmasıdır. İzmir’in merkez ilçelerinde ve özellikle Bayraklı’da, artan inşaat alanları ile birlikte nüfus yoğunluğunun da artacağı öngörülmüştür. Ancak bu artışa karşılık, mevcut altyapı ve sosyal donatılar konusunda herhangi bir düzenleme yapılmadığı, yeni binaların kurulacağı alanlarda yeterli altyapı etütlerinin yapılmadığı görülmüştür. Mahkeme, bu durumun kent planlamasına aykırı olduğunu belirterek, düzenlemelerin hem teknik hem de sosyal altyapıyı yeterince dikkate almadığını vurgulamıştır. İzmir gibi büyük bir şehirde, artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için altyapı çalışmalarına daha fazla yatırım yapılması gerektiği aşikardır.

İzmir’de kentsel dönüşüm süreci, ne yazık ki sadece bir inşaat hareketi değil, aynı zamanda vatandaşların güvenli yaşam alanlarına ulaşma mücadelesidir. Bu süreç, toplumun en geniş kesimlerini ilgilendiren bir konu olup, vatandaşların haklarını koruyan, şeffaf, planlı ve sürdürülebilir bir dönüşüm sürecine dönüştürülmelidir. Belediyeler ve hükümet, emsal artışı gibi kararları sadece inşaat alanı olarak değil, aynı zamanda sosyal fayda sağlamak amacıyla düzenlemelidir. İzmir halkının mağduriyetinin giderilmesi, sadece yeni yapılar yapmakla değil, bu yapıları inşa ederken şehrin sosyal, kültürel ve ekonomik altyapısını da göz önünde bulundurmakla mümkün olacaktır. Kentin depremselliğini dikkate alarak ve vatandaşların yaşam kalitesini artırmaya yönelik projelerle, İzmir’in dönüşüm süreci, daha sağlıklı ve güvenli bir geleceğe doğru adım atabilir.

Peki bu iptal kararı sonrası ilgili belediyelerden emsal artışlı ruhsatları verilmiş devam eden inşaatlara ne olacak?