Ülkemizin özellikle son yıllarda insan hakları davaları ile gündeme geldiğini ve Avrupa Komisyonu tarafından sert eleştirilere maruz kaldığını vurgulayan Nalbantoğlu, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, 1953’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin denetim süreciyle ilgili bireysel başvuru hakkını 1987’de, zorunlu yargı yetkisini ise 1990’da kabul etmiştir. Ancak bireysel başvuru hakkının tanınması ile birlikte hak ihlalleri nedeniyle ülkemiz sık sık eleştirilere maruz kalmakta, çeşitli yaptırımlarla tehdit edilmekte ve tazminata mahkum edilmektedir. Nitekim, Türkiye aleyhine yapılan başvurulara bakıldığında 2022 yılında 20100 başvuru ile ülkemiz birinci, Rusya (16.750) başvuru ile ikinci, Ukrayna (10.400) ile üçüncü, Romanya’nın ise (4800) başvuru ile dördüncü sırada olduğu görülmektedir. Geçmişe bakıldığında da insan hakları konusunda özellikle son 20 yılda Rusya ile birlikte her zaman ilk iki sıra içinde olan bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Ülkemizden AİHM’ne yapılan başvuru ve davalar içinde “düşünce ve ifade özgürlüğü ihlali”, “adli yargılanma hak ihlali”, “örgütlenme özgürlüğü hak ihlali” ve “kötü muamele” konulu başvurular önemli bir yer tutmaktadır. Bu başvuru ve davalar sonucunda ülkemiz milyonlarca lira tazminat ödemek zorunda kalmaktadır. Ülkemiz, mahkeme kararlarının uygulanması konusunda da eleştirilmekte ve temel insan haklarına uyum sağlamakta olumsuz bir karne ile derecelendirilmektedir. Öte yandan AİHM kararları ulusal alandaki siyasi ve hukuki tartışmaların da ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir. Son olarak Osman Kavala ile ilgili 10.12.2019 tarihli AİHM kararının uygulanmadığı ve sözleşmenin 46. maddesinin (Mahkemenin verdiği kesinleşmiş kararlara uyma taahhüdü) ihlal edildiği gerekçesiyle ülkemizin Avrupa Konseyi’nden ihracı dahil tartışmalar başlamıştır. Bu durum iç siyasette de önemli bir gündem oluşturmuş ve oluşturmaya da devam etmektedir. Bu nedenle AİHM’ne yapılan başvurulara neden olan ve ülkemizi tazminat ödeme ve Avrupa Konsey’inden ihraca kadar yönelik çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya bırakan uygulama ve kararlarla ilgili bir yüzleşme yapmanın zamanı gelmiştir ve hatta geçmiştir. Çünkü gerek yasal mevzuattan gerekse yargı bağımsızlığından kaynaklı karar ve uygulamalar 100. Yılını kutladığımız çağdaş, laik ve demokratik cumhuriyetimize hiç yakışmamaktadır.”
Sorunun sadece yargının sorunu olmaktan çıkarak temel hak ve özgürlükler bakımından bir demokrasi sorunu hale geldiğini belirten CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, hem araştırma hem de soru önergesi hazırlayarak konuyu TBMM gündemine taşıdığını da ifade etti.