Azmi Karamahmutoğlu: 6 Şubat depreminin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen depremzedelerinin büyük çoğunluğunun yalnızlığı ve çaresizliği sürüyor. İki yıldır her yılın dört mevsimini yaşamlarını konteynırların içinde sürdürmeye çalışan depremzedeler, AK Parti hükümetinin seçim kazanmak için vaat ettiği konut sahibi edindirme yalanlarının yıkıntısıyla da karşı karşıya bir yandan. Sadece bir evin salonu büyüklüğündeki ölçekte olan küçücük konteynırlarda iki yıldır yaşamaya çalışan depremzedeler, rüşvet batağındaki müteahhitlerin iş üretmesini, binalar çıkarmasını bekliyorlar.
Daha ne kadar bekleyeceklerini bilmeden konteyner şehirlerde hükümetin gelmesini bekliyorlar. Ve bu ailelerin okullara giden öğrenci çocukları var. Burada basın toplantılarında sık sık dile getirmiştik, okullardaki öğrencilere bir öğün olsun yiyecek desteğinin verilmesinden söz etmiştik.
AK Parti hükümeti olarak siz okullardaki öğrencilere yemek desteğini Türkiye genelinde hiçbir yerde sağlayamadınız. Bari depremin vurduğu illerdeki Hatay, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş’taki öğrenci çocuklarımız için okul yemeği desteğini esirgemeseniz. Bunun için kaynak yaratsanız. Çok da zor değil.
Bir kap ücretsiz yemeği öğrenci çocuklarımızdan esirgememeniz gerekiyor. Onlar büyüme ve gelişim çağındaki çocuklar yeterli ve dengeli beslenmeleri yaşamsal önemde. Bunun yapılabilmesi içinse kaynak sizin bankalardaki kişisel hesaplarınız değil, şahsi banka hesaplarınızı açın demiyoruz bu kaynağı yaratmak için. Devletin çarçur ettiğiniz kaynakları bu ihtiyacı karşılamak için yeterlidir. Yani söylediğimiz şefaatinizden vazgeçtik mezarımızdan taş çalmayın yeter. Bu okul yemeği konusu sadece bir öncelik meselesidir ve ülkemizin çocukları herkesten ve her şeyden daha önceliklidir.
2013 yılındaki birinci çözüm ihanet süreci Türk milletinin reddiyle çöpe atılmıştı. Şimdi ise 3 ayı aşkın süredir 22 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin duyurmasıyla başlatılan ikinci çözüm Kürtçü terörizm ile al-ver pazarlık sürecine tanıklık ediyoruz. Üniter Türk Devleti’ni aşındıracak ve hatta dönüştürecek alçakça pazarlıkların son 3 ayı aşkın süredir ortalığa saçıldığı, ihanetin küstahlaştığı karanlık bir döneme Ekim ayından bu yana girmiş bulunuyoruz.
Türk halkından gizlenmeye çalışılan, kaçırılmaya çalışılan bu terörle pazarlık masasını ifşa etmeye devam edeceğiz. Ancak görüyoruz ki Cumhur İttifakı, Türk halkını bu ikinci ihanet sürecine itiraz edeceği anlaşılınca, AK Parti hükümeti, Zafer Partisi‘nin Türk halkıyla birlikte geliştirmiş olduğu bu itiraz sürecini baskılayabilmek için halkın gözünü korkutma yoluna gidiyor.
Cumhur İttifakı iktidarı, Türk halkını sindirmeye, susturmaya, korkutmaya çalışıyor. Halkı başka türlü razı edemeyeceğini görüyor. Fakat sarışın kurt nasıl söylediyse öyledir. Türk halkı cesurdur.
Türk milletinin cesaretiyle biz Mehmetçiklerin, Polislerin, öğretmenlerin katili olan Abdullah Öcalan ile karşılıklı oturduğunuz bu terörle pazarlık masasını dağıtacağız! Bu ikinci ihanet sürecinin fişini çekeceğiz .
Türk medyasının değerli mensupları, bu haftaki değerlendirmemizde ele almak istediğim diğer bir konu ise Genel Başkanımızın tutukluluk hali 20 Ocak tarihinde gözaltına alınan Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ, bugün itibariyle 21 gündür siyasetten uzaklaştırılmış halde tutuklu bulunuyor. Evet, bir parti genel başkanı Polis ve adliye marifetiyle siyasetten uzaklaştırılmış bir mahpushanede tutuklu bulunuyor.
Bugün 21. Gün, Ümit Özdağ’ı niçin hapiste tutuyorsunuz? Siyasi bir taraf olan siyasi bir taraf olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç doğruları söylemiyor. Hükümet medyasının kanalında geçen akşam yakmış oldukları içinden çıkamadıkları haksızlığı hukuksuzluğu izah etmeye çalışırken yine doğruları söylemeden kendi seçmenini ikna etmeye kamuoyu oluşturmaya çalışmış. Tekrar ediyorum, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç doğruları söylemiyor ve kendisi siyaseten taraftır.
Hükümetin atanmış bir bakanı olarak Adalet Bakanı bu meselede taraftır. Silivri Cezaevinde mahpus ettiğiniz Ümit Özdağ ise bulunduğu yerden televizyon ekranlarına çıkamadan yazılı olarak soruyor. Sosyal medya üzerinden iletti. Ümit Özdağ, “Devlet bir siyasi parti liderinin tutuklanması için göz göre göre sahte belge üretir mi?” diyor.
Bu AKP hükümetinin geçmiş hükümet dönemlerinde sicilinde olan bir husus vardır, özel yetkili savcılar, özel yetkiyle donatılmış savcılar vardı. Bugün de belli başlı davaların sadece tek bir savcılıkta, tek bir elde, tek bir adliyede toplandığını görüyoruz. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarının uygulamaları olarak Türk milletinin hafızasında adeta kötülüğün adı olarak yerini almış olan bu özel yetkili savcılar.
Zamanında biliyorsunuz bu savcıların ve onların yürüttüğü davaların bir de siyasi savcısı vardı kendi ağzından ifadesiyle. Onlara da seslenmek istiyoruz. Zamanında savcısı olduğunuz o kumpas davalarının kötü izlerini açtığı yaraları hala silebilmiş ve sarabilmiş değiliz. Ne o yaralar hala sarılabildi be de o izler silinebildi. Savcısı olduğunuz kumpas davalarının sebebiyle şimdi eski alışkanlıklarınızla ülkemizde lütfen yeni yaralar açmayın.
Bu eski kötü alışkanlıklarınızı bir yana bırakın hukuku yargıyı daha fazla siyasallaştırmayın. En başından itibaren kamuoyu içimdeki tekrar olacak tekrar olacak sıkıcı olmamak adına söylüyorum fakat Antalya’daki bir konuşma suç orada işlendiyse Antalya Savcılığı bakmamış. Ankara’da oturan şikayet edilen ikametgahı burada bakmamış. Şikayet eden Cumhurbaşkanlığı makamıysa Cumhurbaşkanlığının ikameti burada bakmamış.
Sivil bir vatandaş olarak değil. Tut ki öyle olsun. Sivil bir vatandaş olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ikamet adresi Üsküdar ilçesinde. Üsküdar ilçesi İstanbul’un Anadolu yakasında.
Adından dolayı belki Adalet Bakanı İstanbul’da tek bir adliye olduğunu zannedebilir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı denildiği için fakat değil İstanbul’un o yakasına yani Anadolu yakasına Üsküdar ilçesinin bulunduğu Anadolu yakasına Anadolu bir adliyesi bakıyor. Anadolu Adliyesindeki Cumhuriyet Başsavcılığı öyleyse bu davayı açabilmeliydi. Bu dosyayı hazırlayabilmeliydi. Yoksa Çağlayan Adliyesindeki değil yani burada da doğruyu söylemiyorsunuz.
Sayın Adalet Bakanı, şimdi buna da bir cevap geliştirin, bunun da içinden çıkmaya çalışın. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Belli ki Sayın Ümit Özcan, hükümetin başını eleştirmiş olduğu, Antalya’daki yapmış olduğu o konuşma, hükümetin başını eleştirdi o konuşma birilerinde öfke patlaması yaratmış o öfke o kızgınlık bir karara dönüşmüş o karar gözaltına, tutuklamaya dönüşmüş oysa Türk yargı sistemi bağımsızdır bağımsız olması gerekir makamı ve unvanıyla birlikte öfkesi ve nefreti ne kadar büyük olursa olsun hiç kimse ona emir verememeli. Hiç kimse bağımsız yargıyı siyasallaştıramamalı.
Cumhuriyet Türkiye’sinde her yurttaş eşit vatandaştır. Adaletin uygulanması vatandaşların siyasal tercihlerine göre farklılık gösteremez. Hukuk, kanun maddeleri vatandaştan vatandaşa, onun siyasal kimliğinden siyasal kimliğine göre değişemez. Bugün iktidarda olan siz, muhalifleri ikinci sınıf vatandaş olarak görüyorsunuz.
Ancak biz ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeyi ve öyle davranılmayı kabul etmiyoruz. Sizden Anayasa ile çerçevelenmiş, çizilmiş, yasalarla tanımlanmış görevinizi yapmanızı bekliyoruz sadece. Size tanımlamış, verilmiş süre içerisinde o görevinizi yapmanızı bekliyoruz sadece. Ayrıca bir de mevcut anayasal ve yasal haklarımızın gasp edilmemesini talep ediyoruz.
Bu haklarımızın gasp edilmemesini talep ediyoruz. AKP’ye ve MHP’ye oy veren, destek olan yurttaşlarımızın kullandığı haklarıyla aynı hakları kullanabilmek herkesin vatandaşlıktan gelen hakkıdır. Her bir Türk yurttaşının vatandaşlıktan gelen hakkıdır. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin seçmenlerine ayrı hukuk ayrı haklar diğer muhalif seçmene ayrı hukuk ayrı haklar uygulayamazsınız.
Bugün için iktidarı eline geçirmiş olanların da himmetine ihtiyacımız yok. Bunu himmet beklediğimiz için söylemiyor. Haklarımıza Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmaktan kaynaklanan haklarımıza sahip çıkmak için söylüyoruz. Sahip çıktığımız için söylüyoruz.
Yoksa sizden himmet beklemiyoruz. Hukuka uymanızı bekliyoruz. Kanunları çiğnemeyin yeter diyoruz.
İZTAŞIT projesi Bayındır'da da vatandaşların hizmetine girecek.
Muğla Büyükşehir Belediyesi, toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda sağlamak amacıyla “Yerel Eşitlik Eylem Planı Çalıştayı”…
Manisa Büyükşehir Belediyesi, Nisan 2024’ten itibaren düzenlenen 260 etkinlikle Manisalıların hayatlarına dokundu.
2023 yılı itibarıyla 9.3 trilyon liralık büyüklüğe ulaşan Türkiye Varlık Fonu’nun ‘denetimsizliğine’ dikkat çekti.
Değerli okuyucular,Bugün sizlere, hepimizin malumu olan ancak üzerine pek düşünmediğimiz bir konuyu,milletvekillerine tanınan ayrıcalıkları ele…
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi şubat ayı Olağan Meclis Toplantısı 1'inci Oturumu, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi…