Galatasaray-Fenerbahçe derbisi gibi mübarek, tartışma çok; gol yok, pozisyon bile yok.
Her ne kadar CHP Genel Başkanı Özgür Özel, türlü meselelerle ilgili dönem dönem ‘Gök kubbeyi başlarına yıkarız, memleketi dar ederiz’ mealinde çıkışlar yapsa da, kendimizi bir süredir Aziz Nesin’in meşhur hikayesindeki çayevinde sohbet eden amcalar gibi hissediyoruz.
Kısaltmaya çalışarak hatırlatayım:
Çayevinde memleket meseleleriyle ilgili sohbet eden emekli amcalar, gelişmelerle ilgili, “Peki bunun sonu nereye varacak birader? Allah sonumuzu hayır eylesin!”, “Bu gidişin sonu nereye varır dostum?”, “Yok yahu… Bak bunu bilmiyordum… Peki böyle giderse ne olur…” derler.
Her gün, her akşam hep bu konular konuşulur… Her konuşmada aynı sözlerle şaşarlar! Yok yahu!… Allah Allah!…
Çayevindeki emekliler birbirlerine hep yanıtsız kalacak aynı soruyu sorarlar:
– Peki, ne olacak böyle? Bekleyelim görelim. Bakalım, ne olacak?
– Bunun sonu nereye varır böyle? Hep merak ediyoruz. Dur bakalım, ne olacak?
***
Bir sabah yine hiç bıkıp usanmadan aynı konular konuşuldu ve çayevindeki herkes birbirine ‘Dur bakalım, ne olacak? ‘dedi.
Gün görmüş, dönem geçirmiş, eski Tophane Askeri Sanayi Mektebi’nden yetmişini çok aşkın bir eski işçi emeklisi,
– Dur bakalım, ne olacak deyip duruyorsunuz da, bana bir akrabamızın başına gelenleri anımsattınız. dedi.
Başlar ona yöneldi. Akrabasının başına geleni merakla sordular. Bu ilgiyi bekleyen işçi emeklisi de olayı şöyle anlattı:
Hani hükümetimiz darda kalıp dünya cenneti Boğaziçi’nin en güzel tepelerini, korularını, yerlerini, petrol zengini Araplara satıyordu ya… İşte o sıra bir Arap zengini çıktı ortaya, Şeyh mi Prens mi, yoksa hepsi birden mi, öyle bir şey. Adı Ebul-Fatık El-Mışki. Boğaziçi’nin seyrine doyum olmaz tepelerden birini satın almış. Oraya artık köşk mü, konak mı, saray mı, işte öyle bir şey yaptıracak. Derken bu Ebul Fatık, bir Türk kızıyla evlenme sevdasına düşmüş. Hangi Türk kızı olduğu belli değil, yeter ki Türk kızı olsun… Elbet Arap ölçülerinde güzel de olacak.
***
Ebul-Fatık’a çok kız göstermişler. Arap hinoğluhin, öyle her kızı da beğenmiyor. Süt beyaz tenli, lahmacun bedenli, kalçaları enli bir lokum olacak. Sonunda bulunan kızlardan birini çok beğenmiş. İşte biz Ebul-Fatık’ı bu ilişkiyle tanıdık. Çünkü, Ebul-Fatık’ın ayılıp bayılarak beğendiği kız, bizim hanımın uzak bir akrabasının kızı… Kız tam da Ebul-Fatık ın istediği gibi, on yedi yaşında, kuran kursunda yetişmiş, akça pakça, yandan çarklı kalçalar… Saflığına gelince, aptaldan bir parmak yukarıda saf… Ebul Fatık’ı da bir görseniz, korkudan dudağınız uçuklar. Kızın babasından yaşlı. Üstelik memleketinde üç mü, beş mi – kesin sayısı saptanamadı-karısı olduğundan bu kızı hükümet nikahıyla değil, imam nikahıyla alacak. Her neyse efendim, bu Ebul-Fatık, kızla evlendi.
Saf kız, çok yoksul bir ailenin çocuğu olduğundan, evlenip de o lükse, o görkeme kavuşunca çok mutlu oldu. Kocasının adı Ebul, Fatık el-Mışkı çok uzun olduğundan, kızın ailesi ona kısaca Fatık amca diyor. Hem de Fatık Bey deyince, Arabın adı az buçuk Türkçeleşmiş oluyor. Kızın kendinden altı yaş küçük bir oğlan kardeşi var, kızın tersine cin mi cin. O, Fatık Amca diyemediğinden Fıtık Amca demeye başladı. Fıtık Amca aşağı, Fıtık Amca yukarı…
Gel zaman git zaman… Fıtık Amcanın güzel ve küçük karısı sokakta hep çarşafla geziyor. Fıtık Amca çok kıskanç olduğundan, gencecik karısının kadın akrabalarıyla bile sık görüşmesini istemiyor. İyi ama, Fıtık Amcanın evde olmadığı zamanlar kızın canı sıkılıyor. Kıskanç Amca, bir yandan da karısını eve hapseden koca izlenimi vermek istemiyor çevresine. Karısına güvenen bir koca görünümünde… İşte bu yüzden, kendisinin evde bulunmayacağı iki gün karısına alışveriş için, çok uzaklara gitmemek koşuluyla, sokağa çıkabileceğini söylüyor. Genç kadın buna çok seviniyor, ama sokakta ne yapsın tek başına? Sinemaya gidip gidemeyeceğini soruyor. Fıtık Amca uzun uzun düşünüyor. Karar vermek kolay değil. Gitme dese, karısına baskı yapmış olacak. Git demeye de içi elvermiyor. Birlikte gitmeleri hiç uygun değil. Sonunda şöyle diyor:
– Avet… Müsade var… Velakin avvalden ben görecek, bilahara sen…
Fıtık Amca, o dolaylardaki sinemalarda oynanan bütün filmleri seyredip ‘Hazreti Ömer’in Adaleti’ adlı yerli filmi görebileceğini söylüyor. Necmiye… Genç kadının adı. Gidiyor sinemaya… Fıtık Amcanın içi pırpır… Ertesi akşam eve dönüyor. Oh, şükür Necmiye evde.
– Necmiyaa?
– Efendim.
– Ne yaptın ben yokken? Necmiye yanayakıla anlatmaya girişiyor!
– Ah, sorma… Nasıl sormasın, meraktan çatlıyor.
– Ne oldu Necmiya?
– Öyle bir şey geldi ki başıma, şaştım şaştım kaldım.
– Ne geldi başına? Necmiya saf saf anlatıyor!
– Senin söylediğin sinemaya gitmek üzere çarşaflandım.
– Şok güzel.
– Çıktım sokağa
– Avet?
– Yolda giderken bir herif sokuldu yanıma?
– Bir harif?
– Evet… Ben gidiyorum, o da yanımda gidiyor. Ben gidiyorum o da gidiyor. Dur bakalım, ne olacak, diye merak ettim. Fıtık Amca çok bozulur ama, karısına belli etmemeye çalışarak o da şaşmış görünür!
– Allah allah… Banda şok merak ettim. Dur bakalım n’olecak?
– Ben gidiyorum, o gidiyor… Böööyle yanımda. Dibimden ayrılmıyor. Dur bakalım n’olacak diyorum içimden…
– Fasuphanellah… Dur bakalım n’alecak?
– Bileti alıyorum o senin dediğin sinemaya girdim, adam da girmez mi? Bu kez Fıtık Amca atik davranıp karısından önce sordu:
– Ve minelgaraip… Dur bakalı n’olecak? Sonra?
– Sonra ben oturdum. O da yanımdaki boş koltuğa oturmaz mı?
– Hayret! Du bakalı n’olecak?
– Işıklar söndü, film başladı.
– Eeee anlat Necmiyaa?
– O herif elini bacağıma atmaz mı?
– Ne diyorsun, velacaip…
– Çarşafımın eteğinin altından elini sokmaz mı? Aaa! Şaştım kaldım…
– Ne yapacak?
– Bilmem bende onu merak ediyorum ya… Dur bakalım, n’olacak diye bekliyorum.
– Vallahi ban da merak ettim yahu… Dur bakalım, n’olecak diye bekliyorum.
– Sonra o herif oramı buramı karıştırmaya başladı. Doğrusu çok merak ettim. Sen olsan merak etmez misin? Fıtık Amcanın gözlerinden ateşler saçılıyor ama, karısı o denli saf ki, kızsa , hiç yakışık almayacağı için o da karısına uyup soruyor!
– Nacmiya, du bakalı n’olecak?
– Sonra ‘Hazreti Ömer’in Adaleti’ bitti. Lambalar yandı. Ben kalktım, o da kalkmaz mı?
– Sonra-harif da?
– Evet
– Velacaip ve minelgarip… Du bakalı n’olecak?
– Çıktım sinemadan, o da çıktı. Ben yürüyorum, o da yanımda yürüyor.
– Aman Necmiya, vallahi şok merak ettim. Du bakalı n’olecak?
– Ben de merak ediyorum. Ben köşeyi saptım.
– Harif da saptı mı?
– Saptı.
– Anlat çabuk Nacmiya, çok meraklı.
– Bizim apartmanın kapısından girdim, herif de girdi. Dur bakalım, n’olecak diye merak içindeyim. Fıtık Amca ter içinde…
– Sonra?
– Bizim kata çıktım, herif de çıktı.
– Vay harif vay! …
– Çantamdan anahtarı çıkarıp bizim dairenin kapısını açtım, girdim içeri, o da girmez mi?
– Harif da yallah içeeri?
– Evet
– Du bakalı n’olecak… Aman anlat şabuk Nacmiya…
-Eve gelince yatak odasına girip elbet soyundum. O da soyunmaz mı?
– Ne diyorsun Nacmiyaa… Du bakalı n’olecak?
– Soyununca yatağa girdim. Olur şey değil, o da benimle yatağa girmez mi? Fıtık Amca kızgın demirle dağlanmış gibi haykırır:
– Ayvaaaaah! Du bakalı n’olecak?
– Ben de yatakta ne olacak diye merak ediyorum.
– Aman Nacmiyaa, vallahi meraktan şatlayacak ban… Söyle şabuk, ne oldu Nacmiya?
– Hiiç canım… Bir şey değilmiş, ben de boşu boşuna merak etmişim.
– Boncuk boncuk ter döküyordu Fıtık Amca.
– Yok yahu… Peki, ne oldu Nacmiyaa? Ne yaptı?
– Aynen senin her gece yaptığını… Beyninden vurulmuşa dönen Fıtık Amca ne yapsın şimdi? Karısı o denli saf ki, başına kötü bir şeyin geldiğinden bile haberi yok ki… Döğse olmaz. Kovsa olmaz. Erkekliğe toz kondurmamak, yiğitliğe krem sürdürmemek için Fıtık Amca şöyle der:
– Amaaaaan Nacmiya, ban da muhim bişey zannediyordum. Du bakalı n’olecak diye boşuna merak etmişim. Velakin hiç möhim değil.
***
Aziz Nesin bu hikâyeyi 1987’de yazmış.
Ekrem İmamoğlu bir süredir gündemi meşgul eden diploma tartışmalarıyla ilgili, “Üniversitedeki arkadaşlarımı çağırsam miting yapabilirim. Ama adamın birisi tavla oynayacak adam bile bulamaz” dedi.
Yok yahu, miting falan yapmayın.
Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, görmüyor musunuz?
Miting falan yapmayın sakın.
Hele ‘Du bakalı n’olecak?’
Kayyumlarla ilgili yapmayın.
CHP kapatılırsa yapmayın.
Gazeteciler tutuklanırsa yapmayın.
Adayın kim olacağını iktidar belirlerse yapmayın.
Seçimler askıya alınırsa yapmayın.
Önce parti üyelerinizi, sonra tüm toplumsal kesimleri topyekûn bir kucaklaşmaya ve mücadeleye çağırmayın.
***
Çeyrek asırdır AKP yönetiyor ülkeyi.
Bir çeyrek asır daha yönetir, ‘möhim değil’!