Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin çok sayıda işçinin katılımıyla düzenlediği 1.
İşçi Kurultayı’nda konuştu. İşçilere mücadele çağrısı yapan Baş, başaracakları konusunda bir
tereddüttü olmadığının altını çizerek “Muhtaç olduğumuz kudret, alnımızdaki asil terde mevcuttur!”
ifadelerini kullandı.
TİP’in öncülüğünde onlarca sektörden binlerce işçinin emeği ve katımıyla düzenlenen 1. İşçi Kurultayı,
dün İstanbul’da Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Kurultaya Polonez işçileri, Emekliler Dayanışması, Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği, Beyoğlu
Belediyesi Temizlik İşçileri ile Sosyalist Mücadele İnisiyatifi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Emekçi
Hareket Partisi, Büro Emekçileri Sendikası, Devrim Hareketi, Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri
Sendikası, Odak Dergisi’nden yöneticiler ve Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Atilla Gündoğdu,
DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu ve Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Sosyal-İş Yönetim Kurulu ve Genel
Başkanı İlhan Ağırbaş, Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi
Asalettin Arslanoğlu, Dev Sağlık-İş Çukurova Bölge Yönetimi, Belediye-İş İstanbul 2 No’lu Şube
Yönetimi ve Şube Başkanı Savaş Doğan katıldı.
Çok sayıda işçinin de yer aldığı kurultayda, çeşitli sektörlerden işçiler konuşmalar da yaptı. TİP Genel
Başkanı Erkan Baş ise kurultayın kapanış konuşmasını gerçekleştirdi.
‘EVİMİZE EKMEK GÖTÜRMEK İÇİN FERHAT GİBİ DAĞLARI DELMEK ZORUNDAYIZ’
Erkan Baş’ın işçilere seslenerek mücadeleyi büyütme çağrısı yaptığı konuşmasında şu ifadeler öne
çıktı:
“Hiç dert etmeyin. Biz işçi sınıfına güvenip işçi sınıfıyla kaderimizi birleştirerek, bu memleketin
kurtuluşunun işçi sınıfının ellerinde olduğunu ortaya çıkartarak çok önemli bir şey yaptığımızı bugün
bu toplantı vesilesiyle bir kere daha görmüş oluyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki ‘Hep siyaset, biraz aşktan
konuşalım’. Bence olay şu, Ferhat’la Şirin’i hepimiz biliyoruz değil mi? Ferhat Şirin’e aşık. Diyorlar ki
Ferhat’a ‘Evlenmenize izin vereceğiz ama bizim köyün suyu yok, şu dağı delip buraya bir su getir’.
Bence işçi sınıfı bu. İşçi sınıfı çocuğu için, ekmek için, evinin kirası için, faturayı ödemek için kavga
etmek zorunda. Karşısına dağ dikmişler, şimdi biz evimize ekmek götürmek için o dağı delmek
zorundayız ve o deldiğimiz dağdan bütün ülkeye özgürlük akacak, bütün ülke güneşten, özgür günlere
ulaşacak.
‘KİM KAVGA EDİYORSA İŞÇİ SINIFININ ÖNCÜSÜ ODUR’
Kim kavga ediyorsa işçi sınıfının öncüsü odur. ‘Hangi memlekettensin, hangi sendikaya üye oldun, ne
kadar kavga edeceksin?’ diye sormuyoruz. Hiç umurumuzda değil. Kavga eden kim varsa onun
yanında duruyoruz. Kavga eden kimse öncü odur. Kavga eden kimse bizim görevimiz onun yanında
durmaktır. Türkiye İşçi Partisi şu iddiayı taşıyor, işçi sınıfının önünde kavga edecek parti Türkiye İşçi
Partisi’dir. Bizim iddiamız budur. Ama bu kavgayı hep beraber vermek konusunda hiçbir
tereddüdümüz olmayacak.
‘BİZİM BÜTÜN VARLIK SEBEBİMİZ İŞÇİ SINIFININ MÜCADELESİNİN BÜYÜTÜLMESİDİR’
‘Ekonomik mücadele ayrı, siyasi mücadele ayrı’ diye bakmıyoruz. İşçi sınıfının bir mücadelesi var, o
mücadele hayatın her alanında, her nefes alışımızda devam eden bir mücadele. Ama illa bize bu soru
soruluyorsa, ben şunu söyleyeceğim. Herhangi bir iş yerinde, herhangi bir sendikada, işçilerin
herhangi bir örgütlenme alanında birisi çıkıp sol düşmanlığı yapıyorsa, sosyalizm düşmanlığı
yapıyorsa, TİP düşmanlığı yapıyorsa bilin ki o işçi sınıfının düşmanıdır, işçi sınıfının birliğini engellemek
için bunu yapıyordur. Ama bizim kendi adımıza işçi sınıfının çıkarlarından başka hiçbir çıkarımız yok.
Bizim bütün varlık sebebimiz işçi sınıfının mücadelesinin büyütülmesidir. Bu eksende bir kavgayı
devam ettireceğiz ve kim kavga ediyorsa, en önde kim duruyorsa onun yanında durmaya devam
edeceğiz. Tekrar ediyorum, bizim parolamız birliktir. Patronlar sistematik bir biçimde bizi bölmeye,
ayrıştırmaya çalışıyor. O yüzden ben bütün Türkiye İşçi Partililerden, sözümüze kıymet veren
herkesten özel olarak bunu rica ediyorum, bulunduğumuz her yerde işçileri birleştirelim. Adamlar ne
yapıyor? Diyor ki ‘O göçmendir, o Kürttür, o Alevidir, o Türktür, o Sünnidir, o kadındır, o erkektir,
öyledir, böyledir’. Bir sürü ayrım, bir sürü ayrım… Bizim vazifemiz ne? Türkiye İşçi Partiliyi nasıl ayırt
edersiniz? Türkiye İşçi Partili bulunduğu her yerde, oradaki bütün işçilerin birliğini savunan kişidir.
Oradaki bütün işçilerin birliğini sağlamak için gecesini gündüzüne katan, varını yoğunu bunun için
ortaya koyan kimse Türkiye İşçi Partili odur.
‘EN SIK KARŞILAŞACAĞIMIZ ŞEY BİZİ BÖLMEYE ÇALIŞANLAR, BİZİM BU İŞİ BAŞARAMAYACAĞIMIZI
SÖYLEYENLER OLACAK’
Bakın, dünyanın en basit şeyini söylüyorum, 200 yıllık işçi sınıfının mücadele tarihinin belki de ilk
sloganlarından bir tanesini söylüyorum, ama bugün Türkiye’de en çok unutturulan şey bu. Nerede
işçileri yan yana getirmeye çalışsanız, hemen işçiler arasındaki farklılıkları ortaya seren, o farklılıklar
üzerinden oradaki birliği dinamitlemeye çalışan eğilimler beliriyor. O yüzden net söylüyorum. Biz işçi
sınıfının birliğini sağlamayı, hayatın her alanında, üretim alanlarının tümünde, siyaset alanında işçi
sınıfının birliğini sağlamayı karar altına aldık. Bütün varımızı yoğumuzu, canımızı kanımızı, her şeyimizi
işçi sınıfının birlik mücadelesine adıyoruz ve inanıyoruz, ‘Birleşen işçiler yenilmezler’e inanıyoruz.
İşçiler birleştiğinde herkesten daha iyisini, daha doğrusunu, daha güzelini hayata geçirebilir diye
inanıyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. O yüzden önümüzdeki dönemde de Türkiye İşçi Partisi ne
yapacak? Attığımız her adımda, aldığımız her nefeste işçi sınıfının birliğini güçlendirmeye çalışacağız,
işçi sınıfının örgütlüğünü güçlendirmeye çalışacağız. Ancak böyle kazanabiliyoruz. Çünkü geride kalan
bütün yollar denendi. Seçimlerde öyle ittifaklar yapıldı, böyle ittifaklar yapıldı, her şey denendi.
Denenmemiş bir tek yol var, işçi sınıfının birleşip masaya yumruğunu vurması. Bu tarihsel sorumluluk
bizim omuzlarımızda, ‘Biz bunu başarabiliriz’ diye düşünüyorum. Dediğim gibi, en sık karşılaşacağımız
şey bizi bölmeye çalışanlar olacak. En sık karşılaşacağımız şey, bizim bu işi başaramayacağımızı
söyleyenler olacak. Ayrıştırmaya çalışacaklar, ‘beyaz yakalı’ diyecekler, ‘Kürt’ diyecekler, ‘Alevi’
diyecekler, ‘O kadın, olmaz’ diyecekler, bir sürü şey söyleyecekler. Şu toplantıdan çıkan bütün
arkadaşlar, her hal ve şartta hem tek çaremizin bu olduğunu hem bunun mümkün ve gerekli
olduğunu hatırlasınlar. Bunu özel olarak rica ediyorum.
‘MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET, ALNIMIZDAKİ ASİL TERDE MEVCUTTUR!’
Burada eylemle fikri, düşünceyle mücadeleyi bir araya getirebilmiş bir işçi topluluğu var. Bu Türkiye
İşçi Hareketi açısından büyük bir kazanımdır, büyük bir kıymettir. Burada kağıt üzerinde emekli olmuş
ama sınıf mücadelesinin bir parçası olan abilerim, ablalarım var, burada daha 15-16 yaşında ‘çıraklık’
adı altında MESEM’lerde sömürülen genç yoldaşlarım da var. Farklı iş kollarında, farklı sömürü
deneyimleri yaşamış ama hepsi düşük ücretten rahatsız, hepsi fazla çalışmadan rahatsız, hepsi
cumartesiyi kaybetmekten rahatsız, hepsi sendikalı olamayan arkadaşlar. Hani ‘sınıf savaşı’ diye bir laf
ediyoruz ya, daha ne anlatalım ya? 22 yılda 38 bin işçi adına iş cinayeti denilen katliamlarla
katledilmiş, bu iktidar 38 bin tane işçinin gözünün önünde ölmesine göz yummuş, bunun önünü
açmış. Nasıl önünü açmış? Çok net, ölen işçilerin çalıştığı iş yerlerinin yüzde 98’i sendikasız ise, işçileri
sendikasız bırakanlar işçi katilleridir. Bunun adını böyle koyacağız.
Bugün burada ortaya çıkan irade, Türkiye’yi, Türkiye işçi sınıfını örgütlü bir güç haline getirerek
Türkiye’yi de değiştirebilecek bir iradedir. Yıllar önce bir yerde yazmıştık, bugün bütün yüreğimle
bunu hissediyorum. Ara sıra olur, ‘Biz yapabilir miyiz? Olur mu? Olmaz mı?’ diye tereddüt eden bütün
arkadaşlara söyleyeceğim tek şey şudur: Muhtaç olduğumuz kudret, alnımızdaki asil terde mevcuttur!