Özgüven: İçimizdeki süper güç

Özgüven… Şu sihirli kelime, değil mi? Kimimiz doğuştan şanslı, sanki cebinde taşıyor gibi. Kimimiz içinse biraz daha çaba gerektiriyor, sanki uzun bir yolculuk gibi. Ama aslında, hepimizin içinde bir özgüven tohumu var. Sadece onu nasıl büyüteceğimizi, nasıl besleyeceğimizi öğrenmemiz gerekiyor.

Dürüst olalım, hepimiz zaman zaman kendimizi yetersiz hissediyoruz. “Acaba yapabilir miyim?”, “Ya başaramazsam?”, “El âlem ne der?” gibi sorular zihnimizde dönüp duruyor. Ama unutmayın, kendimize inanmadığımız sürece kimse bize inanmaz. Özgüven, başarının ta kendisi değil belki ama ona giden en önemli yol. Yani, önce başarı gelir, sonra özgüven oluşur diye düşünmek yerine, önce özgüvenimizi inşa etmeliyiz ki başarı bizi bulsun.

Peki, bu özgüveni nasıl kazanacağız?

Her şeyden önce kendimize karşı şefkatli olmalıyız. Hata yapmak, düşmek, bazen yanlış kararlar vermek hepimizin başına geliyor. Ama bunlar bizi değersiz yapmaz. Hatalar, öğrenmenin en doğal yolu. Onlardan ders çıkarıp yolumuza devam etmeliyiz. Küçük de olsa her başarımızı kutlamak, kendimize nazik davranmak, güçlü yönlerimizi görmek ve onları geliştirmek özgüvenimizi besler. Unutmayın, her adımda kendimize karşı destekleyici ve anlayışlı olmalıyız.
Büyük hedefler gözümüzü korkutabilir. Onun yerine, daha küçük, ulaşılabilir hedefler belirleyip onlara odaklanalım. Başardıkça özgüvenimiz artacak ve daha büyük adımlar atmaya cesaretleneceğiz. Her küçük başarı, kendimize olan inancımızı bir adım daha ileri taşıyacak.

Kendimizi başkalarıyla kıyaslamayalım. Herkesin farklı bir hikayesi, farklı bir yolculuğu var. Kendimizi başkalarıyla kıyaslamak yerine, kendi gelişimimize odaklanalım. Bugün dünden daha iyi miyim? Önemli olan bu. Kendi potansiyelimize odaklanıp, kendi hızımızda ilerleyelim.

Zihnimizdeki olumsuz düşünceleri fark edip onları olumlu düşüncelerle değiştirmeye çalışalım. Kendimize “Ben yapabilirim”, “Ben başarabilirim” gibi olumlu telkinlerde bulunalım. İç sesimiz, en yakın arkadaşımız gibi bizi desteklemeli.
Konfor alanımızdan çıkıp yeni şeyler denemek, kendimizi keşfetmemizi sağlar. Yeni bir hobi edinelim, farklı bir kursa katılalım, bilmediğimiz bir yere gidelim. Yeni deneyimler, kendimize olan güvenimizi artırır ve bize yeni kapılar açar.
Sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak ve yeterince uyumak hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı güçlendirir. Kendimize iyi bakmak, özgüvenimizi de artırır. Çünkü zinde bir beden, zinde bir zihin demektir.

Zorlandığımız zamanlarda yardım istemekten çekinmeyelim. Ailemizden, arkadaşlarımızdan veya bir uzmandan destek almak, özgüvenimizi zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Unutmayın, hepimiz zaman zaman desteğe ihtiyaç duyarız.
Bir de şu “el âlem” meselesi var. Çoğu zaman kendimizi başkalarının gözünden görmeye çalışırız. “Acaba onlar ne düşünür?” sorusu, atmak istediğimiz adımları kısıtlar. Oysa gerçek özgüven, başkalarının ne dediğinden çok, bizim kendimize ne söylediğimizle ilgilidir. Kendimize güvenmek, başkalarının onayını beklememek demektir.

Unutmayın, özgüven mükemmellik değildir. Kimse her zaman her şeyi doğru yapamaz, herkesin zayıf yönleri vardır. Ama özgüven sahibi insanlar, bu zayıflıklarını kabul ederler. Kendilerini oldukları gibi severler, eksiklikleriyle bile değerli hissederler.

Özgüven, kullandıkça güçlenen bir kas gibidir. Küçük adımlarla başlayın. Kendinize inanın. Çünkü en büyük destekçiniz, en güçlü dayanağınız yine sizsiniz!

Dr. Gülören TUNCA