“Plastik cerrahiyle ilgili şehir efsaneleri ve yalanlar” konusunu Plastik Cerrahi uzmanı Op. Dr. Serkan Kaya Ekinci ile konuştuk:
Günümüzde insanların diğer insanların düşüncelerine karşı sınır tanımaz eleştirileri sürüyor. Uygun olmayan fiyatlandırmadan tutun da kapsamına ve sonuçlarına kadar yanlış bilgiler, plastik cerrahi alanına bakış açısını olumsuzluklarla damgalamaya devam ediyor.
Şehir Efsanesi 1: Plastik cerrahi her zaman doğal olmayan bir görünüme yol açar algısı
Bu algı, plastik cerrahi ile ilgili en yaygın efsaneler arasında. Tüm işlemlerin her zaman doğal olmayan bir görünümle sonuçlandığı inancı, “Sen eskiden daha güzeldin” manipülasyonu hem yaygın hem de derinden kökleşmiştir. Bu yanlış anlamanın, köklerini, ortalama bireyin plastik cerrahi algısına hakim olan medyada yer alan sınırlı sayıda aşırı vakalardan kaynaklandığı anlaşılıyor.
Bu dramatik, genellikle şok edici dönüşümlerin yaygın olarak ortaya çıkması, alanın çarpık bir görüntüsünü yaratır ve tüm plastik cerrahinin abartılı, özgün olmayan estetiğe yol açtığı fikrini savunarak başladı.
Şehir Efsanesi 2: Plastik cerrahi sadece zenginler içindir algısı
Plastik cerrahinin yalnızca zenginlerin tercih edebileceği ve yalnızca parası olanlar için uygulanabildiği dedikodusudur. Bu inanç gerçeklerden daha fazla olamazdı. Kozmetik tıbbi prosedürlerin erişilebilirliği ve kapsayıcılığı, son on yılda büyük ölçüde gelişti ve plastik cerrahinin sadece parası olanlar için bir lüks olduğu klişesine son verdi. Çünkü her insanın mutluluk oranı ve seviyesi bikbirinden farklıdır .
Ek olarak, kozmetik sigortasının ortaya çıkması, cerrahi komplikasyonlarla ilişkili riskleri azaltarak ve daha önce tamamen seçmeli olarak kabul edilen ve dolayısıyla geleneksel sağlık sigortası tarafından kapsanmayan prosedürler için teminat sağlayarak süreci daha da kolaylaştırdı. Burada ek sağlık sigortasının avantajlarını araştırmanızı öneririm.
Şehir Efsanesi 3: Plastik cerrahi sadece kozmetiktir
Tıbbi müdahaleler cerrahi işlemler alanında, en kalıcı yanılgılardan biri, plastik cerrahinin doğada yalnızca kozmetik olduğu fikridir. Halkın önemli bir kısmı, plastik cerrahinin kapsadığı son derece önemli rekonstrüktif yönünü etkili bir şekilde gözden kaçırarak, plastik cerrahiyi güzelleştirme süreçleriyle ilişkilendirme eğilimindedir. Oysaki bir çok hayatı dokunuş yapar ve kaybedilmiş bir uzvu, doku kaybı kısacası rekonstrüktif cerrahi tüm vücut yüzeyinde deri, deri altı ve kemikleri etkileyen yada prematüre bir başka deyişle doğumsal veya edinsel her türlü doku ve organ kaybının onarılmasıdır. Bu cerrahi operasyonları yaparken temel kural hangi dokular kaybolduysa ona benzer dokularla onarım yapmaktır.
Op. Dr. Serkan Kaya Ekinci, plastik cerrahide doğru olmayan şehir efsaneleri hakkında bilgi verirken sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin doğumsal olarak oluşan yarık damak-dudak, yapışık parmak (sindaktili), vasküler kitleler (hemanjiomlar gibi); travmatik olarak oluşan yanıklar, trafik kazalarına bağlı yüz yaralanmaları, çeşitli kesiler ve uzuv kopmaları; edinsel olarak oluşan çeşitli deri ve yumuşak doku tümörleri… Bunları sayarken bile düşünmenizi isterim ne kadar da hayati sonuçlar çıkarıldığını… Kronik yaralar bu cerrahi disiplin alanı içindedir. Kemik (özellikle yüz, kafa ve el kemikleri) ve kıkırdak çatıdaki (kulak ve burun kıkırdakları gibi) kayıplar, şekil bozuklukları, patolojik olaylar (tümör, kist, kanser hücrelerinin verdiği zararlar gibi .
Şimdi sokaktaki 100 kişiye sorarsak eminim çoğu plastik cerrahinin yüz germe, burun işleri ve liposuction dolgu, botoks olduğunu düşünür. Cinsiyet değiştirme ameliyatları, yüz ve doku organ nakilleri ise plastik cerrahinin ne kadar büyük bir cerrahi branş olduğunu anlatmaya yetmiştir.
Plastik cerrahinin bir başka alanı mikrocerrahidir.Uygulamanın ustaca hassasiyetini anlatmak istersek, burada plastik cerrahlar, küçük, kopmuş kan damarlarını veya sinirleri yeniden bağlamak, dokuları vücudun bir bölümünden diğerine nakletmek ve hatta kopmuş uzuvları yeniden bağlamak için gelişmiş teknikler kullanırlar. Bu, plastik cerrahinin derin tıbbi gerekliliğini vurgulamakta ve normal vücut fonksiyonlarını geri kazanmadaki temel rolünü sergilemektedir.
Meme rekonstrüksiyonu alanı, meme kanseri hasta bakımında plastik cerrahinin kritik rolünü daha da vurgulamaktadır. Bu uzmanlık, mastektomiden sonra meme dokusunu yeniden inşa etmeye odaklanır, böylece genel iyileşme süreçlerine büyük ölçüde katkıda bulunabilecek hastanın vücut imajını ve güvenini geri kazanmaya yardımcı olur.
Şehir Efsanesi 4: Sonuçların kalıcı olduğu efsanesi
Dünyanın neresine giderseniz gidin yapılan tüm prosedürler cerrahi olsun olmasın plastik cerrahi alanıyla ilgili yaygın bir inanış, bu tür prosedürlerin sonuçlarının kalıcı olduğu ve yaşlanmanın doğal etkilerine ve yaşam tarzından kaynaklanan dış faktörlere tamamen dirençli hale getirdiği efsanesidir. Bu fikir, çekici olmakla birlikte, gerçeklikten çok uzaktır.
Plastik cerrahinin, uzun süreli sonuçlar üretebileceği doğru olsa da, kaçınılmaz yaşlanma süreçlerine karşı sonsuzluk veremeyeceği, çeşitli yaşam tarzı seçimlerinin sonuçlarına karşı koruma sağlamadığını da belirtmek isterim.
Örneğin, yapılan işlemler ve uygulamalarda güneş ışığına maruz kalma ve tütün kullanımı gibi kötüleştirici etkiler, plastik cerrahi yoluyla elde edilen sonuçların uzun ömürlü olmasına büyük ölçüde zarar verir.
Güneş ışığındaki zararlı UV radyasyonu, cildin erken yaşlanmasına neden olarak estetik prosedürlerin sonuçlarını baltalar. Benzer şekilde, tütün ürünlerinin alışılmış kullanımı, cilt yaşlanmasını önemli ölçüde hızlandırabilir ve yara iyileşmesini bozabilir, potansiyel olarak cerrahi bir prosedürün sonuçlarını tehlikeye atabilir.
Şehir Efsaneleri 5: Plastik cerrahi risksizdir
Plastik cerrahi de dahil olmak üzere hiçbir tıbbi prosedür tamamen risksiz değildir. Aldığımız bir ağrı kesici bile risk bakımından ciddi riskler doğurabilir Ancak uygun hazırlık ve vasıflı cerrahi uygulamalarla bu riskler önemli ölçüde azaltır.
En büyük risk anormal kanamadır. Hastayı tanımak ve hastalığı konusunda ayrıntılı anemnez almak önemlidir. Hastanın önceden kullandığı ilaçlar kan sulandırıcı kardiyak durumu ve bu riski en aza indirmek için belirli kan testleri yapmak ve belirli ilaçlardan kaçınmak gibi titiz önlemler alıyoruz. Bu nedenle protokole yaklaşık 15 gün önce başlıyor ve ameliyatlarımızda kanama riskini azaltacak ürünler kullanıyoruz. Diğer risk, kanamadığınız halde kandaki pıhtılaşma sorunudur. Bunun için de farklı yöntemler kullanarak riski azaltıyoruz.
Enfeksiyon her hekimin korkulu rüyasıdır
Kuşkusuz operasyonlar sonrasında gelişebilecek enfeksiyonu önlemek için de birçok şey yapıyoruz. Ameliyattan önce ameliyat edilen bölgenin antimikrobiyal yıkamalarına başlıyoruz. Bakterilerin birikebileceği göbek deliğinde bile antibiyotik kullanıyoruz. Bu yüzden antibiyotik tedavilerini uygun bir şekilde kullanıyoruz.
Biz hastalarımıza mutluluk ile beraber sağlıklı bir şekilde şifa vermek için her gün kendimizi güncelliyor ve daha iyi prosedürler için kendimizi geliştiriyoruz.
Beni Türk Hekimlerine Emanet edin diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘ün izinde olmaya devam ediyoruz.”