2023 yılı Ekim ayı itibarıyla başlayan Avrupa Birliği’nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (CBAM) geçiş süreci 31 Aralık 2025’e kadar devam edecek. Egeli ihracatçılar, Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi Mekanizmasının Türk sanayicilerinin temiz üretim yöntemlerini benimsemeleri için güçlü bir teşvik unsuru olacağı ve AB pazarında daha rekabetçi hale gelebilecekleri görüşünde.
Dünyanın lider ve en geniş kapsamlı çevre ve karbon piyasaları konferansı Carbon Forward, iklim ve sürdürülebilirlik paydaşlarını ilk defa Türkiye’de İzmir’de bir araya getirdi. Carbon Forward 2024 yılı içerisinde Singapur, İzmir, Londra ve Toronto olmak üzere dört farklı şehirde konferanslarını gerçekleştiriyor. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Carbon Forward Türkiye Konferansı’nda Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması’nın Türk ihracatçıları için hangi zorlukları ve fırsatları beraberinde getirdiğini anlattı.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Üyelerimiz demir ve demir dışı metaller, tekstil, hazır giyim, deri ürünleri, doğal taş, gıda ürünleri, tarım ve mobilya gibi çok çeşitli sektörlerden gelmektedir. Türkiye’nin en büyük ihracat ve ithalat ortağı Avrupa Kıtası toplam ihracatımızdan yüzde 48 pay alıyor ve 109 milyar dolar ihracatımız var. İthalatımızın yaklaşık yüzde 25’ini de AB’den gerçekleştiriyoruz. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı sürecinde ihracatçılar için en önemli olanı Eko-Etiket, Dijital Ürün Pasaportu ve Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi (CBAM).” dedi.
Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması’nın kapsadığı acil dönüşüme ihtiyacı olan tüm sektörlerin desteklenmesi gerekiyor
Başkan Eskinazi, “Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması’nın kapsadığı acil dönüşüme ihtiyacı olan karbon-yoğun sektörlerden başlayarak, AB ile ticaretimizde yüksek payı olan demir çelik, alüminyum, elektrik, çimento, tekstil gibi tüm sektörlerin desteklenmesi gerekiyor. İklim değişikliğiyle mücadelenin önemini hepimiz kabul ediyoruz. Ancak, bir yandan çevresel ilerlemeyi teşvik ederken diğer yandan da Türkiye’nin ihracatının küresel pazardaki rekabet gücünü arttıracak dengeli bir yaklaşımın çok önemli olduğuna inanıyoruz. Yaklaşan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) üyelerimiz için elbette bazı endişeler doğurmaktadır. En büyük endişelerden biri maliyetlerin artma potansiyelidir.” diye konuştu.
CBAM kapsamında, Türkiye’nin ihracatına karbon maliyeti uygulanarak AB içinde üretilen mallara kıyasla daha pahalı hale gelmesinin mümkün olabileceğini öngördüklerini anlatan Eskinazi sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum, özellikle karbon ayak izi daha büyük olan sektörlerdeki işletmelerimizi önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürebilecektir. Ek maliyet yükü, kar marjlarını aşındırabilir ve nihayetinde pazar paylarımızın rakiplerimize kaptırılmasına yol açabilir. Bir diğer endişe konusu da CBAM ile ilişkili idari yüktür. Mekanizmanın raporlama ve doğrulama gerekliliklerine uymak karmaşık ve zaman alıcı olabilir. Bu durum özellikle üyemiz olan ve süreci verimli bir şekilde yürütecek personel ya da kaynaklara sahip olmayan küçük işletmeler için geçerlidir.”
Başkan Eskinazi idari yükün ticaretin önünde önemli bir engel haline gelebileceğini ve küçük işletmelerin AB pazarında etkin bir şekilde yer almalarını engelleyebileceğini söyledi. “CBAM’ın ortaya çıkardığı bu güçlükler adeta suya atılan bir taş gibi bir dalga etkisi yaratabilir. Artan maliyetler ve idari yükler nedeniyle Türkiye’nin ihracatı daha az rekabetçi hale gelirse, ticaretin Türkiye’den başka ülkelere kaydığını görebiliriz. Bu durum, etkilenen sektörlerin ihracat hacimlerinin azalmasına yol açarak ülkemizdeki istihdamı ve genel ekonomik büyümeyi etkileyebilir. Bununla birlikte, göz önünde bulundurulması gereken potansiyel bir fayda da mevcut. CBAM, Türk sanayilerinin daha temiz üretim yöntemlerini benimsemeleri için güçlü bir teşvik unsuru olabilir. CBAM kapsamında AB pazarında rekabetçi kalabilmek için işletmeler, karbon ayak izlerini azaltan yeni teknolojilere ve süreçlere yatırım yapmaya yönlendirilebilir.”
Türkiye’yi AB’ye bağlayacak en önemli alan yenilenebilir enerji, hidrojen ve boru hatları
Daha temiz üretime doğru bu geçişin sadece çevreye fayda sağlamakla kalmayacağını aynı zamanda Türk ihracatının uzun vadeli sürdürülebilirliğini de artıracağını anlatan Jak Eskinazi, Türkiye’nin yakın zamanda kendi Emisyon Ticaret Sistemini (ETS) kurma kararı alması bu bağlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. “Temiz teknolojilerde Avrupa, Japonya, ABD ve Çin önemli oyuncular. 2023’te Çin, mevcut yenilenebilir enerji kapasitesini neredeyse yüzde 80 artırdı. Türkiye; fiyat avantajı, sürdürülebilirlik, üretim kalitesi, verimlilik, güvenilirlik, katma değerli ürünler üretme yeteneği, tasarım gücü, esneklik, hızlı adaptasyon ve Avrupa ülkeleri için pazara yakınlık kategorilerinde rakiplerine üstünlük sağlamasıyla dünyanın en önemli tedarikçileri arasında yer alıyor. Kuzey Denizi ve Baltık, Avrupa’nın rüzgâr temelli yenilenebilir enerji merkezi olurken Akdeniz de Avrupa’nın güneş temelli yenilenebilir enerji ve sonrasında yeşil hidrojen merkezi olma yolunda. Türkiye’yi önümüzdeki dönemde AB’ye bağlayacak en önemli alan yenilenebilir enerji, hidrojen ve boru hatları olabilir. Dünya şu anda yeni temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla desteklenen bir enerji dönüşümü yaşıyor. Türkiye bu yeni sanayi devriminin tam kalbinde tam merkezinde yer almayı fazlasıyla hak ediyor.”