Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu: “Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ en azılı teröristlerin, çete reislerinin yatırıldığı Silivri’de, her ziyaretçinin ardından defalarca aranmaktan bıkmış durumda. Geceleri rehin tutulduğu hücrenin kapısının altından gelen soğuk nedeniyle de sıkıntılı zamanlar geçirebiliyor ama tüm bunlara rağmen dimdik ayakta. Silivri’de rehin olarak kaldığı her günü şehitlerimiz ve gazilerimiz için bir saygı duruşu olarak görüyor zira. Biz de Zafer Partisi olarak her bir üyesiyle, gönül vermiş seçmeniyle dimdik ayaktayız.
Şimdi, bu sürecin işleyişine bakalım ve yaşanan hukuksuz, usulsüz, teamüllere aykırı bir biçimde gerçekleştirilen tutuklama sürecini kısaca bir kez daha gözden geçirelim. Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı bir konuşmayı, Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ, Antalya’da kamusal tartışma kapsamında eleştirmiştir. Bu eleştiride hiçbir hakaret olmamasına ve üstelik AKP Genel Başkanı sıfatına verilmiş bir cevap olmasına rağmen Başkanımız hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır.

Böyle bir suç unsuru olmadığı halde bir soruşturma açılacaksa bile bu soruşturmanın suçun işlendiği iddia edilen yer olan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılması gerekirken, her nedense bu soruşturma konuşmanın üzerinde 24 saat bile geçmeden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılmıştır. En sonunda mahkeme, yetkisizlik kararı alarak dosyayı Antalya Savcılığına göndermiştir.
Resmi polislerle korunan Genel Başkanımız, Ankara’da bir restoranda yemek yerken, sorumluluk sınırlarını aşan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ettiği iddiası ile adeta bir terör zanlısı gibi, haksız ve hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınmış, evinden ilaçlarını dahi almasına izin verilmeden, İstanbul’a 190 km hızla giden bir arabanın içinde sevk edilmiştir.
Yürütülen “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasına dair yetkisiz soruşturma, başka bir soruşturma numarası alınıp birleştirme kararı alınmadan, yine yetkisiz ve usule aykırı şekilde “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlaması ile genişletilmiştir.
Ümit özdağ’ın hiç bir paylaşımında suç unsuru yok
Bu kapsamda Genel Başkanımızın geçmişe dönük X paylaşımları incelenmiş, toplam 11 paylaşımında suç unsuru olduğu ve hatta soruşturması sona eren “Kayseri olaylarına” neden olduğu, yine imzasız “kağıt parçası” niteliğinde sözde bir rapor ile partimizin eski il başkanı, iki eski üyesi ile bir müzahir kişinin Kayseri olayları nedeniyle soruşturma geçirdiği iddia edilmiştir.
Kayseri’deki olaylarda binden fazla kişi soruşturma geçirmiş, tutuklanan ya da adli kontrolle serbest bırakılan kişiler içinde bir tane Zafer Partili olmamıştır. Eski il başkanı ve üyeler ise Kayseri olayları nedeniyle değil, sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturma geçirmiş, hepsi takipsizlikle sonuçlanmıştır.
Genel Başkanımız hakkında gerek suç unsuru bulunmayan Antalya konuşması ve gerekse Kayseri olayları ile hiçbir bağı olmayan X paylaşımları nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından; yetkisiz şekilde soruşturma başlatılması, ölçüsüz şekilde gözaltı kararı alınması, usule aykırı olarak soruşturmanın genişletilmesi, geçmişte detaylı şekilde soruşturulmuş “Kayseri olayları” ile hiçbir somut delil ve illiyet bağı olmadığı halde, bağlantı varmış gibi hareket edilerek gerekçesiz şekilde, kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmadığı halde tutuklanması hukuka ve temel insan hakları ilkelerine aykırıdır.
Bu durumun altını çizdikten sonra şimdi tüm bu hukuksuzluklar neden yapıldı ona bakalım biraz da… Aslında iktidarın bu tutuklamadan iki ana hedefi vardı bence…
İlk ve en bekledikleri hedef, Başkanımızı tutukladıklarında dağılacağımızı ummalarıydı. Korkacağımızı, yılacağımızı umdular ama yanıldıklarını daha ilk gece Divan Kurulumuzun kararlı duruşundan, Vatan Emniyet’in önündeki kalabalıktan anladılar. Genel İdare Kurulu üyelerimizin mücadelesinden, il ve ilçe teşkilatlarımızın tüm hukuksuz uygulamalara rağmen korkusuzca sahada olmasından anladılar.
Başkanımızın aramızda olmamasına rağmen gerçekleştirdiğimiz 4 coşkulu mitingden anladılar. Genel Merkez personelinin Başkanlarını sahiplenişine şaşırdıklarına, sosyal medya ekibimizin çabasından dudaklarının uçukladığına hiç şüphem yok. Hele ki Silivri kapılarında, kışın bu soğuğunda çadırları sökülmüş partililerimizin varlığından paniğe kapıldılar.
Olmadı, Zafer Partisi dağılmadı aksine bu krizden daha da güçlenerek çıktı. Ben bu vesile ile partimizin her bir üyesine, parti üyemiz olmadığı halde destek veren tüm herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Ancak iktidarın tek hesabı partimizin dağılması değildi. Onlar partimizin dağılması amacı dışında ikinci bir şey daha umuyorlardı. İkinci açılım sürecinin ve Türkiye’nin felaket gündeminin üzerine örtmek.
Bebek katili rahatça dışarı çıksın, 15 Şubat’ta rahatça istediği açıklamayı yapsın, kolayca Anayasa değiştirilsin, ülkemiz federasyonlara ayrılsın diye Başkanımız şu anda Silivri’de rehin. Olmadı, bunu da yapamadılar çünkü Başkanımızın rehin alınmasıyla birlikte artan muhalefet bilinci iktidarı iyice köşeye sıkıştırmış durumda. Şimdi milletvekili transferleri ve yarattıkları korku iklimiyle amaçlarına ulaşmak istiyorlar ama başaramayacaklar. Türk Milleti ve Zafer Partisi buna asla izin vermeyecek.
Şimdi bir kere daha gözden geçirelim. Ümit Özdağ neden rehin alındı. Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçisiyiz dediği için rehin alındı. Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddesi değiştirilemez dediği için rehin alındı. Üniter devlet yapısı bozulamaz dediği için rehin alındı.
Ülkede sayıları 13 milyonu bulan sığınmacı ve kaçağın ülke ekonomisine verdiği zarar, onlara hukuksuz verilen vatandaşlıklar, çoğalma hızları, işledikleri suçlar konuşulmasın diye Ümit Özdağ rehin alındı. Emekli maaşlarının fakirlik sınırının altında olduğu duyulmasın, emeklilerin dertleri konu edilmesin diye Ümit Özdağ rehin alındı.
İşçinin maaşının fakirlik sınırının altında olduğu söylenmesin, yatağına aç giren çocuklar konuşulmasın diye Ümit Özdağ rehin alındı. Gençlerin gelecek hayallerinin yok edildiği, artık tek hayalin bir şekilde yurtdışında yaşamak olduğu gözlerden uzak tutulsun diye Ümit Özdağ rehin alındı. Kadınlar sokaklarda gece 2’de bile güvenle gezebilecek bir ülke yaratacağız dediği için, kadınların ve çocuklarımızın yaşadığı alçaklıklara dikkat çektiği için Ümit Özdağ rehin alındı.
Üniversite öğrencilerine tek kişilik odaların olduğu modern yurt odaları ve asgari ücretin yarısı kadar burs vaat ettiği için Ümit Özdağ rehin alındı. Çocuklarımız ve torunlarımızın geleceğinden duyduğu endişeyi her ortamda dile getirdiği için Ümit Özdağ rehin alındı. Elek haline gelmiş hudutlarımızın halini gözler önüne serdiği için, yeniden hudutlarımıza mayın döşeyelim dediği için Ümit Özdağ Rehin alındı.
Eğitim sistemini tarikat ve cemaatlerin ele geçirmesine karşı durduğu için, çocuklarımızın yalan yanlış bilgilerle zihinleri kirlenmesin dediği için Ümit Özdağ rehin alındı.
Çökmüş sağlık sistemini, şehir hastanelerinin hantal yapısını, şehir merkezlerindeki hastanelerin, sağlık ocaklarının, hıfzıssıhhanın, asker hastanelerinin, GATA’nın kapatılmasını eleştirdiği için Ümit Özdağ rehin alındı. Askeri okullar bir an önce açılsın, TSK tarikat ve cemaatlerden arındırılsın dediği için Ümit Özdağ rehin alındı.
Tüketim ekonomisi son bulsun dediği ve üretim ve kalkınma ekonomisini savunduğu için Ümit Özdağ rehin alındı. Daha birçok sebep var Ümit Özdağ’ın rehin alınması için ama tek gerçek şu ki iktidara en sert muhalefeti miting alanlarına taşıdığı için, Atatürk’ten taviz vermediği için Ümit Özdağ rehin alındı.
Biz bu esaretin en kısa zamanda son bulmasını, haksız hukuksuz tutuklanan, Sayın Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını talep ediyoruz.
Buradan iktidara sesleniyorum: Siz ne yaparsanız yapın, ister hukuku ister kolluk kuvvetlerinizi sırtımızda sopa gibi kullanın fark etmez bizler dimdik ayaktayız ve sizin bu iktidarınızın sonlandığını görmeden, hukuk çerçevesinde bugün bu hukuksuzlukları yapanların yargılandığını görmeden uyumak bize haram.
Tüm bu günler geçecek elbet, işte o zaman bahar çiçekleri açacak ülkemin yaylalarında…
Ne mutlu Türk’üm diyene.”